Teknik olarak artık değere katılma alacağı denilmektedir. Boşanma davasının açıldığı tarihte evlilikte geçerli olan mal rejimi sona erer. Boşanma davası ile birlikte veya daha sonrasında açılan bir dava ile katılma alacağının talep edilmesi mümkündür. Nedir katılma alacağı? 01.01.2002 tarihinde yeni Türk Medeni Kanunumuzun yürürlüğe girmesi ile beraber, evlilikte edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli hale gelmiştir. Edinilmiş mallara katılma rejiminde, evlilik içinde alınmış malların artık değerinin yarısı üzerinde diğer eşin katkıda bulunduğunu ispat külfeti olmaksızın parasal hakka sahiptir. Bu hakka katılma alacağı denilmektedir.
Katılma alacağı davalarında söz konusu malların evlilik birliği içinde edinilip edinilmediği, kişisel mallardan sayılıp sayılmadığı yargılama konusuna girmektedir. Örneğin evlilik öncesinde alınmış olan bir araba kişisel eşyadır ve diğer eşin bu mal üzerinde katılma alacağı bulunmamaktadır. Keza bu tür malların evlilik içerisindeyken satılarak başka bir eşyanın alınmasında ikame değer olarak kullanılması halinde de, bu ikame edilen değer üzerinde yine diğer eşin katılma alacağı hakkı bulunmaz. Zira bu kısım kişisel mallar kapsamında kalmaya devam etmektedir. Örneğin evlilik öncesinde eşlerden birinin almış olduğu araba 100.000 TL’ye satılarak, evlilik devam ederken ev alımında peşinat olarak kullanılmış ve diğer 300.000 TL’lik kısım edinilen kazançtan ödenmiş ise, bu durumda artık değer hesaplaması yapılacaktır. Böyle bir durumda diğer eşin katılma alacağı söz konusu maldan çıkarılan kişisel değerler ve borçlardan kalan artık değer üzerinden yarı oranında söz konusu olabilecektir. Boşanma davası avukatı mal paylaşım davalarında da tarafları bu konularda bilgilendirmeli ve hukuki destek vermelidir.
Yargıtay bir kararında; ‘Katılma alacağına konu taşınmaz ve araç ile davalının kişisel malı sayılan önceki aracın satışından elde edilen paranın yeni aracın alımında kullanılıp kullanılmadığının araştırılması gerekir’ diyerek bu hususun artık değerin hesaplanmasındaki önemine vurgu yapmıştır. Kişisel mal bedelinin evlilikte edinilen malın alınmasında kullanıldığının ispatlanması gerekmektedir. Aksi halde malın değerinin tamamı üzerinden katılma alacağı hesaplanacaktır.
Katılma alacağı hesaplanırken edinilmiş mallardan kişisel mal değerlerinin ve borçların çıkarıldığını belirtmiştik. Borçlar teknik anlamda malın pasifi olarak ifade edilmektedir. Buna örnek olarak evin ödenmemiş kredi borcu gösterilebilir. Boşanma kararı ile beraber hükmedilmiş olan maddi ve manevi tazminatlar malın pasifi olarak değerlendirilemez. Bu sebeple katılma alacağı belirlenirken hükmedilen tazminat bedellerinin hesaba katılması mümkün değildir.
Boşanma davasını yöneten boşanma avukatı katılma alacağının belirlenmesinde artık değer hesabını kontrol etmesi ve teknik olarak yapılan bir hesap hatası olup olmadığını incelemesi gerekir. http://fatmatugcebilgin.av.tr/iletisim/
Yurt dışında resmi kayıtlı olarak çalışan davacı kadının gelirlerini ispatlayamaması halinde katkı ayı alacağının hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi kuralları gözetilerek 6098 sayılı TBK’nun 50 ve 51. maddeleri uyarınca bir miktar tazminat olarak belirlenmesi gerekmektedir. (Yargıtay 8. HD. 2013/557 E. 2013/9212 K. 13/06/2013)
Eşlerin açılan ilk boşanma davasının reddedilmesi ve bu süreçten sonra fiilen ayrı yaşanmaya başlanması halinde mal rejimi sona ermiş olmayacaktır. Eşlerin ayrı yaşadığı dönemde edinmiş olduğu mallar da bu sebeple edinilmiş mal kapsamına girmektedir. Edinilmiş mal rejiminde eşlerin katılma alacağı kanundan kaynaklanan bir haktır ve diğer eşin katkıda bulunduğunu ispatlaması gerekmemektedir. Kanundan doğan bu hak, fiilen ayrı olunan dönemde edinilen mallar için de, mal ayrılığı rejimine geçilmedikçe geçerli olacaktır. Değer artış payı alacağı ise fiilen ayrı yaşanan bir dönemde hayatın olağan akışından beklenemeyeceği için bu hususu ancak talep eden davacının ispatlaması gerekmektedir. Zira değer artış payı alacağı, katılma alacağı gibi kanundan doğan bir hak değildir ve ispatı gerekmektedir.
Boşanma davaları Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca yürütülmektedir. Boşanma davalarında dayanılan hukuki sebep önem taşımaktadır. Çünkü kanunda sayılan her bir boşanma sebebi için farklı prosedürler uygulanmakta, daha doğrusu farklı koşullara tabidir.
TMK’da boşanma davaları genel boşanma sebebi ve özel boşanma sebepleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel boşanma sebebi, halk arasında şiddetli geçimsizlik olarak bilinen evlilik birliğinin temelinden sarsılması halinde dayanılan gerekçedir. Özel boşanma sebepleri ise, zina, hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış, küçük düşürücü suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme, terk ya da akıl hastalığı olarak sayılmıştır.
Boşanma davalarında tarafların müşterek çocukları varsa velayet, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, tazminat ve mal paylaşımı gündeme gelmektedir. Bu konularda boşanma avukatına danışılmalıdır.
Boşanma davasına bakan mahkeme tarafından tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmaları yapılarak ekonomik durumları tespit edilir. bu hususta tarafların yapacağı itirazlara göre sunulan deliller de nafakanın miktarının belirlenmesinde mahkeme tarafından dikkate alınmaktadır. Nafakaya itiraz : Mahkemenin tedbir olarak verdiği nafaka ara kararına karşı itiraz edilebilmektedir. Mahkemeler kimi zaman taraflardan biri olan koca aleyhine ödeme gücünü aşan miktarlarda nafakalara hükmedebilmektedir. İtiraz süresi bu noktada önem taşımaktadır, çünkü sürelerin geçmesi hak kaybına sebep olabilmektedir.
Boşanma davası avukat desteği ile açılmalıdır. İstanbulda avukat olarak oldukça fazla boşanma avukat desteği duyulmaktadır. Boşanma avukatı olarak aranan avukat sayısı oldukça fazladır, ekonomik anlamda boşanma avukat masraflarının karşılanamayacak durumda olduğu durumlarda Adli Yardım için başvurulmasını tavsiye ederiz.
İstanbulda avukat veya boşanma avukatı olarak boşanma davası için pek çok boşanma avukatı ihtiyacı duyulmaktadır. Boşanma avukatı arayanlar için sitemizden iletişim bilgileri ile randevu alabilirler.
Üsküdarda boşanma avukatı arayanlar sitemizde yer alan iletişim bilgilerinden randevu almaları gerekmektedir.
Üsküdarda avukat boşanma avukatı iletişim http://fatmatugcebilgin.av.tr/iletisim/
Boşanma davası ile beraber, düğüne takılmış olan altınlar, ziynetler ve daha sonrasında da edinilmiş olan altınların iadesi gündeme gelmektedir. Düğünde takılan takıların altınların ister kadına ister erkeğe ve kim tarafından takılmış olduğu farketmeksizin kadına ait olduğu kabul edilmektedir. Bu sebeple boşanma halinde de kadına iade edilmesi gerekmektedir. Altınların kadına iade edilmemesi halinde boşanma davası ile beraber veya boşanma davası ile beraber talep edilmemiş ise, ayrı bir dava açılarak ziynet eşyalarının aynen iadesi talep edilebilir. Ziynet eşyalarının iadesine ilişkin davanın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün değildir. Davanın görülmesinde avukatlık hizmeti yargılamada uygulanan usuli kurallarda hata yapılmaması için önem taşımaktadır.
Düğünde takılan takılar kimi zaman düğünden sonra düğün borçlarının ödenmesi için, kimi zaman da evlilik devam ederken koca tarafından iş kurmak veya başka bir malvarlığı dinmek için vb. sebeplerle kullanılmış olabilmektedir. Bu durumlarda da söz konusu altınların bedellerinin hesaplanarak tam olarak dava dilekçesinde belirtilmiş olması gerekmektedir. Yargıtay içtihatlarına göre bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün değildir.
Bu sebeple; ziynet eşyalarının aynen veya bedelinin iadesi talebiyle açılacak davaların terditli talepler olarak açılabilmesi mümkün iken, bedelinin tam olarak belirtilmesi gerekmektedir.
Ziynet eşyası alacağı boşanma davasından ayrı bir dava olarak açılabileceği gibi, boşanma davasının içerisinde boşanmaya bağlı diğer, maddi manevi tazminat alacakları, nafaka alacakları gibi ayrı bir alacak kalemi olarak talep edilebilir. Ziynet eşyası alacağının boşanma davası açıldıktan sonra da ayrı bir dava açılarak ileri sürülmesi gayet tabi mümkündür. Bu sebeple; ziynet eşyası talep edilmeden açılan boşanma davası sebebiyle ziynet eşyası alacağı hakkını kaybetmiş olmaz. Bu konuda boşanma avukatından alınacak hukuki destekle beraber hareket edilmelidir.
Ziynet eşyası alacağı davasında aile mahkemeleri görevlidir. Aile mahkemelerinin kuruluş ve görevleri hakkında kanun: https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4787.pdf
Ziynet eşyalarının karşı tarafta olduğunu ispat külfeti davacıdadır. İspat açısından her türlü delille ispatı mümkündür. Tanık delili, düğünde çekilen fotoğraf ve video kayıtları takılan altı takıların ve değerlerinin ispatı açısından delil oluşturur. Fotoğraf ve video kayıtları dijital ortamlarda saklanabilen delillerdendir, dijital içeriklerin CD içerisine ve flash belleğe kaydedilerek mahkemeye sunulması mümkündür.
Kripto para hususu da hukukumuzda yeni gelişmekte olan bir alan olmakla beraber, düğün hediyesi olarak verilen kripto para ziynet eşyası alacağı davasında ileri sürülebileceği gibi, evlilik birliği içinde alınmış olan kripto paralar mal rejimi davasının konusu olabilir. Mal rejiminin tasfiyesi hakkında : https://fatmatugcebilgin.av.tr/2019/11/27/bosanmada-mal-paylasimi-mal-rejiminin-tasfiyesine-iliskin-davalar/
Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden itibaren eşler arasında başka bir mal rejimi seçilmemişse edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu kabul edilmektedir. Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte sona erer.
Boşanma davasının açıldığı tarihte her ne kadar mal rejimi sona erse de, boşanmaya karar verilmesi halinde mal rejiminin tasfiyesine karar verilir. Yani; boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle davanın sonuçlanması beklenmeksizin malların paylaşımı için, mal rejiminin tasfiyesi davası açılabilir. Ancak karar verilebilmesi için boşanmaya karar verilmiş ve bu kararın kesinleşmiş olması gerekmektedir.
Belirttiğimiz gibi mal rejiminin tasfiyesi davası boşanma davasının hemen akabinde açılabilmesi mümkündür. Peki mal rejimi davası ne zamana kadar açılabilir, zamanaşımı süresi var mı?
Mal rejimi davası 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir, 10 yıllık zamanaşımı süresi boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlamaktadır. Bu sebeple; boşanma kararının kesinleşmesinden 10 yıl geçtikten sonra açılan mal rejimi tasfiyesine ilişkin dava zamanaşımı itirazına uğraması halinde reddedilmektedir.
Avukat Fatma Tuğçe BİLGİN
Türk Medeni Kanunu’muz evlilik birliğinde başka bir mal rejimi kabul edilmemiş ise, “edinilmiş mal rejimi” geçerli olduğunu kabuletmektedir. TMK’nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden öncesinde ise “mal ayrılığı rejimi” geçerliydi. Bu sebeple; o tarihten evvel gerçekleşmiş bulunan evliliklerde, başka bir rejim belirlenmemiş ise, 01.01.2002 tarihinden önce edinilmiş malvarlığında “mal ayrılığı” rejimi uygulanacaktır. Devam eden tarihlerde bir malvarlığı edinilmiş ise, bu malvarlıkları için de “edinilmiş mallara katılma rejimi” uygulanacaktır.
Evliliğin sona ermesi, evlilik birliği içinde edinilen malların da paylaşımını gerekirmektedir. Bu paylaşıma mal rejiminin tasfiyesi adı verilir.
Mal rejimi boşanma davasının açılması ile beraber sona erer. Bu sebeple; boşanma davasının açılmasından sonra mal rejimi davalarının da açılması mümkündür. Ancak; mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davanın sonuçlandırılması için boşanma davasının sonucu beklenmektedir. Bu sebeple boşanma davası bekletici mesele yapılmaktadır.
Boşanma ile birlikte malvarlığının paylaşımı için; Katkı payı alacağı davası, Değer artış payı davası, Artık değere katılma alacağı davasıdır. Bu davaların açılması ve takibinde mutlaka boşanma avukatından destek alınmalı, birlikte hareket edilmelidir. Türkiye’de avukatlık mesleğinin icrasında aile hukukunda çalışan avukatlık ofisleri tarafından boşanma avukatı olarak hizmet verilebilmektedir.
Katkı payı alacağı davası nedir? 01.01.2002 tarihinden önce “mal ayrılığı rejimi” geçerli olduğundan, hukuki dayanağını yargıtay içtihatlarından alan bir dava türüdür. Bu dava türü ile 01.01.2002 tarihinden önce edinilmiş malvarlıklarında, malik olmayan eşin o malın edinilmesine, korunmasına ve değerinin artmasına ilişkin katkısı para alacağı olarak talep edilmektedir. Bu dava ile mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mal üzerinde, malik olmayan eşin malın edinilmesi ve değerlenmesi üzerinde parasal hak talep etme imkanı olmuştur. Katkı payı malın dava tarihindeki değeri üzerinden hesaplanmaktadır.
Değer artış payı davası nedir? Bu dava türünde de yine diğer eşin edindiği malın edinilmesi, iyileştirilmesi ve korunmasına yönelik mala yaptığı katkı para olarak talep edilmektedir. Talep eden eşin bu iddiasını tanık dahil her türlü delille ispatlaması mümkündür. Bu davanın katkı payı alacağı davasından farkı, katkının malın tasfiye tarihindeki değeri yani karara en yakın tarihteki değeri üzerinden hesaplanmasıdır. Ancak; malın herhangi bir deprem, sel vb. sebeple değer kaybetmesi halinde bu hesaplama katkının başladığı tarihteki değer üzerinden yapılır.
Artık Değere Katılma Alacağı Davası Nedir? Kısaca katılma alacağı davası da dediğimiz davalıya ait artık değerin yarısı üzerinde, diğer eşin katkıda bulunduğunu ispat etmeksizin parasal hakkına ilişkin dava türüdür. Artık değer dediğimiz değer ise, eşe ait edinilmiş malların değerine denkleştirmeye tabi herhangi bir değer varsa bunun eklenmesi ve bu malvarlıklarına ait borçların çıkarılmasından sonra geriye kalan miktardır. Bu teknik hesaplamalar mahkeme tarafından uzman bilirkişilere yaptırılmaktadır.
Aile hukuku 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzun ikinci kitabı olarak düzenlenen bir alandır. Nişanlanma, evlenme, boşanma, velayet, nafaka, mal rejimleri, soy bağı, evlat edinme, vasi atama vs. aile hukuku kapsamına giren önemli konular bu başlık altında aile hukuku olarak Medeni Kanun’da düzenlenmiştir.
Boşanma davaları Medeni Kanunun 161 ile 184. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Boşanma sebepleri özel ve genel boşanma sebepleri olarak ikiye ayrılmaktadır.
Özel boşanma sebepleri; zina(TMK 161), Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış (TMK 162), Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (TMK163), Terk (TMK 164), Akıl Hastalığı (TMK 165) olarak sayılmıştır.
Genel boşanma sebebi ise TMK’nun 166. maddesinde Evlilik birliğinin temelinden sarsılması olarak düzenlenmiştir. Bu hüküm halk arasında şiddetli geçimsizlik olarak da bilinmekte ve TMK 166. maddesine istinaden boşanma davası açılabilmektedir.
Boşanma davaları çekişmeli boşanma ve anlaşmalı boşanma olarak ikiye ayrılabilir. Anlaşmalı boşanma eşlerin boşanmaya bağlı bütün hususlarda (nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı) anlaşmaya varması halinde mümkündür. Anlaşmalı olarak boşanma için evliliğin en az 1 yıl sürmüş olması gerekmektedir.
Çekişmeli boşanma tarafların boşanmaya bağlı tüm hususlarda anlaşmaya varamadığı hallerde söz konusu olur. Bir boşanma davasının çekişmeli olarak açıldıktan sonra da anlaşmaya varılması halinde anlaşmalı boşanma olarak kısa sürede sonuçlandırılması mümkündür.
http://fatmatugcebilgin.av.tr/2020/06/26/anlasmali-bosanmanin-cekismeli-hale-gelmesi/
Çekişmeli boşanmanın Türk Medeni Kanununda düzenlenen hangi boşanma sebebine dayandığı önemlidir. Zira; her boşanma sebebi farklı prosedür ve koşullara tabidir.
Boşanma sebepleri ;
Boşanma davaları yukarıda belirtmiş olduğumuz boşanma sebeplerinden birine dayanmak zorundadır. Özel boşanma sebeplerinden birinin gerçekleşmemesi halinde genel boşanma sebebine dayanılarak boşanma davası açılabilmektedir. Birden fazla özel sebebin gerçekleşmiş olması halinde birden fazla hukuki sebebe dayanılarak boşanma davası açılması mümkündür.
En iyi seçenek ise gerçekleşmiş olan özel boşanma sebebinin yanında genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine de dayanılmasıdır. Zira özel boşanma sebebinin ispatlanamaması yahut da özel şartlarının tamamıyla gerçekleşmemiş olması halinde mahkeme boşanma davasının reddine karar vermektedir. Oysa aynı zamanda TMK 166. maddesine istinaden de boşanma talep edilmişse ve mahkemede bu hususta bir kanaat oluşmuş ise, özel sebebin ispatlanamaması halinde de boşanmaya karar verilebilmektedir. Boşanma avukatı boşanma davasının hangi hukuki sebebe dayanılacağını belirler.