Etiket arşivi üsküdarda avukat

ileavukatadmin

Yasal Mirasçılık

Yasal mirasçılar 4 başlık altında ele alınabilir. Kan hısımları, Sağ kalan eş, Evlatlık ve Devlet. Miras hukuku.

Yasal mirasçı : Kan hısımları

Kan hısmı olarak yasal mirasçı denildiğinde akla ilk olarak altsoy gelir. Mirasbırakanın birinci derece mirasçıları onun altsoyudur. Mirasçının çocukları eşit olarak yasal mirasçıdır. Çocuklardan biri mirasbırakandan önce ölmüş ise varsa ölen çocuğun altsoyu onun yerine mirasçı olmaya devam eder.

Mirasbırakanın öldüğü tarihte altsoyu bulunmuyorsa bu durumda yasal mirasçıları eşit paylarla anne ve babasıdır. Eğer anne ve babadan biri ölmüşse onun payı ölen mirasçının altsoyuna paylaştırılır. Asıl mirasçının altsoyu bulunmuyor, anne ve babası da ölmüş ve onların da altsoyu bulunmuyor ise, bu durumda büyük anne ve büyük baba eşit olarak yasal mirasçı olacaktır. Yine büyük anne ve büyük babasının asıl mirasçıdan önce ölmüş olması halinde miras büyük anne ve büyük babanın miras hisseleri oranında altsoylarına paylaştırılacaktır.

Türk Medeni Kanun m 498 evlilik dışında doğan ve soybağının tanıma veya hakim hükmüyle kurulmuş olması halini, aynen evlilik içinde doğmuş çocuk gibi mirasçı olacağını ifade etmiştir. Altsoy mirasçıyı düzenleyen 495. maddede elilik içinde doğmuş olma koşuluyla altsoy olma gibi bir ayrım yapılmamış olmasına rağmen, bu şekilde koruyucu bir düzenleme getirilmiştir. Çocuğun evlilik içinde veya evlilik dışında doğması miras hakkını etkileyen bir husus değildir.

Yasal mirasçı : Evlatlık

Evlatlığın miras hakkı : Evlatlık edinilen çocuk da mirasbırakanın aynı kendi altsoyu gibi mirasçı olur. Evlatlığın mirasbırakandan önce ölmesi halinde tıpkı altsoy mirasçıdaki gibi, evlatlığın altsoyu mirasçı olmaya devam eder. Evlat edinen ise evlatlığa mirasçı olamaz. Evlatlık aynı zamanda öz ailesine de mirasçı olmaya devam eder.

Yasal Mirasçı : Sağ kalan eş

Sağ kalan eşin miras hakkı birlikte bulunduğu zümreye göre farklılık göstermektedir. Sağ kalan eş mirasbırakanın altsoyu ile beraber mirasçı olursa yasal miras hakkı mirasın dörtte biri oranındadır. Mirasbırakanın altsoyu bulunmuyorsa bu durumda bir üst zümre anne-baba ile beraber mirasçı olacağı için sağ kalan eş mirasın yarısı oranında yasal miras hakkına sahip olacaktır. Eğer mirasbırakanın anne ve babası ile onların da altsoyu bulunmuyorsa, sağ kalan eş büyük anne-büyükbaba ve torunları ile birlikte mirasçı olacağından dörtte üç oranında miras hakkına sahip olur. Eğer miras bırakanın büyük anne, büyükbaba ve torunları da bulunmuyorsa mirasın tamamı sağ kalan eşe kalır.

Yasal Mirasçı : Devlet

Türk Medeni Kanununun 501. maddesi hiç bir mirasçı bırakmaksızın ölen kişinin mirasının devlete geçeceğini düzenlemiştir.

tenkis davaları hakkında ilgili yazımızı okuyabilirsiniz: http://fatmatugcebilgin.av.tr/2020/07/16/olume-bagli-tasarruflarin-iptali-ve-tenkisi/

Miras hukuku avukat için tarafımızla iletişime geçmek için : http://fatmatugcebilgin.av.tr/iletisim/

BİLGİN HUKUK BÜROSU

ARABULUCU AVUKAT FATMA TUĞÇE BİLGİN

Miras avukatı İstanbul, miras davası avukatı, Miras hukuku avukatı, Üsküdarda avukat

ileavukatadmin

Karşılıksız Çek ve Çek Kanununa Yapılan Ek Düzenleme

Çek keşide eden gerçek veya tüzel kişinin ibraz tarihinde çek bedelini çek hesabında hazır bulundurması gerekmektedir. Çekin karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması halinde, çek hakkında ‘karşılıksız’ işlemi uygulanır ve bu husus çekin arka yüzünde belirtilir ve çek hamiline teslim edilir. “Karşılıksızdır” işlemi, çekin karşılıksız kalan kısmı miktar ve muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılır.

Süresinde ibraz edilen her bir karşılıksız çek için muhattap bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutar mevcuttur. Bankanın yasal olarak ödemekle yükümlü olduğu bu tutarın, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış ve dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesine dayandığı kabul edilmektedir. Bankaların karşılıksız çıkan her bir çek için ödemekle yükümlü olduğu tutar 2020 yılı için aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:

Çekin karşılığının hiç bulunmaması halinde muhattap banka; çek bedeli 2.500 TL veya üzerinde ise 2.500 TL, Çek bedeli 2.500 TL’nin altında ise çek bedelini süresinde çeki ibraz eden hamile ödemekle yükümlüdür.

Çekin karşılığının kısmen bulunması halinde ise muhattap banka; çek bedeli 2.500 TL veya altında ise çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmi karşılığı 2.500 TL’yi  tamamlayacak bir miktarı, Çek bedeli 2.500 TL’nin üzerinde ise çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmi karşılığa ilave olarak 2.500 TL’yi ödemekle yükümlüdür. Çekin üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren 5 yıl içinde ibraz edilmemesi halinde bankanın bu tutarları ödeme sorumluluğu ortadan kalkmaktadır.

Çek hesabı kapatıldıktan sonra, çekin kanuni ibraz süresi içinde ibraz edilen çekler de karşılıksızdır işlemine tabi tutulmaktadır. (Ç.K.m.2/10)

Hamilin muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil, kısmi ödemeyi kabul etmemesi halinde, Çek Kanunu 3. maddesi, 2 fıkrası uyarınca yalnızca karşılıksız kalan tutarla sınırlı olarak karşılıksızdır işlemi uygulanır. Karşılıksız işlemi uygulanan çekin ibraz tarihi ile ödememe nedeni çekin üzerine yazılır, üzerine imzası alınarak hamiline geri verilir.

Muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil kısmi ödemeyi kabul etmesi halinde, çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisi çek hamiline verilir. Çek hamili, bu fotokopiyle müracaat borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip usullerine başvurabileceği gibi, icra mahkemesine şikayette bulunurken de bu fotokopi ile işlemlerini yapabilir, bu fotokopiyi icra müdürlükleri ile mahkemelerde ispat aracı olarak kullanabilir. Mahkeme veya icra dairesinin talebi halinde çek aslını elinde bulunduran banka çek aslını ilgili mercilere göndermek zorundadır.

Çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının TTK 707 maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemesi halinde, bu çekle ilgili olarak takip işlemi yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekler hakkında hukuki takip işlemi yapılabilmesi için, çekin düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmiş olması ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulmuş olması gerekmektedir.

Çekin karşılığının hesapta bulunmasına rağmen muhattap banka çek bedeli ödemesini geciktirirse, çek hamiline her geçen gün için %0,3 oranında gecikme cezası ödemekle yükümlüdür.

Çekte kanuni ibraz süreleri nedir?

Çek keşide edildiği yerde ödenecekse 10 gün içinde muhattap bankaya ibraz edilmesi gerekmektedir. Çek keşide edildiği yerden başka yerde ödenecekse bir ay içinde muhatap bankaya ibraz edilmesi gerekmektedir. Çekin nerede ödeneceği ise çek üzerinde yazmakla beraber, buna göre belirlenmektedir. 10 günlük süreyi kaçıran hamilin başka bir şehire giderek orada şansını değerlendirmesi söz konusu olamaz. Keşide yeri ile ödeme yeri farklı ülkelerde ancak aynı kıtalardaysa 1 ay, farklı kıtalardaysa 3 aylık süre içerisinde ibraz edilmesi gerekmektedir. İbraz süreleri teknik olarak hak düşürücü sürelerdendir. Bu sürenin geçirilmesi halinde çek kambiyo vasfını yitirecek ve kambiyo senetlerine özgü takip yolu ile takip yapılması mümkün olmayacaktır.

Karşılıksız Çek Düzenleme Suçu

Karşılıksız çek düzenleme suçu ve cezai sorumluluğu Çek Kanunu 5. maddesinde düzenlenmiştir. Kanuni ibraz süresi içinde ibraz edilen çeke ‘karşılıksızdır’ işlemi uygulanmasına sebebiyet veren kişi karşılıksız çek düzenleme suçunu işleyen kişidir. Bu tanıma göre karşılıksızdır işlemi uygulanmasına sebebiyet veren kişi, çekin karşılığını banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişidir, yani çek hesabı sahibidir. Çekin tüzel kişi adına düzenlenmesi, çek hesabının tüzel kişiye ait olması halinde, çek bedelini bulundurmakla yükümlü olan ve karşılıksızdır işlemi uygulanmasına sebebiyet veren kişi kimdir? Çek hesabının tüzel kişiye ait olması halinde; çek bedelini bulundurmakla yükümlü olan kişi tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişilerdir. Bu kişiler karşılıksız çek sebebiyle İcra Ceza Mahkemelerinde, karşılıksız çek şikayetinde bulunulması halinde ‘karşılıksız’ işlemi uygulanmasına sebebiyet vermekten cezalandırılmakta ve haklarında tedbirlere karar verilmektedir. Karşılıksız çek şikayeti avukat vasıtası ile yapılıp, takip edilebilmektedir.

Düzenlenen çek hakkında “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, karşılıksız kalan çek bedelinden az olmamak üzere 1500 güne kadar adli para cezasına hükmedilmektedir. İcra Ceza Mahkemesi tarafından yapılan karşılıksız çek yargılaması neticesinde verilen adli para cezalarının ödenmemesi halinde, adli para cezası Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106/3 fıkrası uyarınca kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilmeksizin doğrudan hapis cezasına çevrilmektedir.

İcra ceza mahkemelerinde yapılan karşılıksız çek yargılamalarında sanık hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına da karar verilmektedir. Bu tür kararlar tedbir mahiyetinde olmakla, yargılama sonucu beklenmeksizin karar verilebilmektedir. Yargılama sonucunda davanın düşmesine, reddine, ceza verilmesine yer olmadığına yahut da beraate karar verilmesi halinde bu tedbir kararının da kaldırılmasına karar verilir; ancak mahkumiyet kararı verilmesi halinde de evvelden verilmiş yasağa ilişkin bir tedbir kararının bulunması halinde bu kararın da devamına karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına ilişkin veya yasağın kaldırılmasına ilişkin kararlar gecikmeksizin Mersis ile Risk Merkezine bildirilir. Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilenler, çek kanunu düzenlemesine göre yasaklılıkları süresince sermaye şirketlerinin yönetim organlarında görev alamazlar ve elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu bankalara iade etmekle yükümlüdür. Bu kişiler adına yeni bir çek hesabı açılamamaktadır.

“Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır.” Çek K. m.5.

Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı bulunan gerçek kişinin, yönetim organında görev yaptığı veya ticaret siciline tescil edilen yetkilisi olduğu tüzel kişiye çek defteri verilmez. (m2/4)

Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilen kişi veya avukatı, mahkum olduğu cezanın tamamen infaz edildiği tarihten itibaren 3 yıl ve her halde yasağın konulduğu tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, hükmü veren mahkemeden çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasını isteyebilmektedir.

Çek Kanununa yapılan ek düzenleme ne getirdi?

25/03/2020 tarih 7226 sayılı kanunun 49. maddesi ile Çek Kanununa Geçici 5. madde eklenmiştir. Bu geçici madde hükmü 24/03/2020 tarihine kadar ‘karşılıksız’ işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu sebebiyle mahkumiyetine karar verilmiş olanların oldukça lehine bir düzenleme içermektedir. Öncelikle bu tarihe kadar işlenen suç sebebiyle mahkum edilmiş olanların cezalarının infazı maddenin yürürlüğe girmesiyle birlikte durmaktadır. Hükümlünün tahliye tarihinden itibaren 3 ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birini ödeyerek ve bu 3 aylık sürenin bitimini takiben de kalan borcunu ay ara ile 15 eşit taksitle ödemesi durumunda ceza mahkumiyetinin tüm sonuçlarının ortadan kalkacağına ilişkin düzenleme 26.03.2020 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.Çek Kanununa geçici 5. madde ile eklenen bu yeni düzenleme, ekonomik krizin yükünü hafifletme amacını taşımaktaysa da alacaklılarn mağduriyetine yol açacaktır.

Çek borçlusunun tahliye edildiği tarihten itibaren 3 aylık süre içerisinde borcun onda birlik kısmını ödememesi ve diğer 15 taksitten 2 tanesini ödememesi halinde alacaklının şikayeti üzerine mahkeme tarafından hükmün infazının devamına karar verileceği düzenlenmiştir.

BİLGİN HUKUK BÜROSU

Arabulucu Avukat Fatma Tuğçe BİLGİN

Karşılıksız çek düzenleme Çek borçlusu Üsküdarda avukat Çek senet avukatı

ileavukatadmin

Ticari Satımlarda Ayıplı Mal

Ayıplı malın bir ticari satışa mı yoksa tüketici işlemin mi konusu olduğu uygulanacak mevzuatın ve yasal hakların tespiti bakımından önemlidir. Eğer işlem ticari satışın her iki tarafı için de ticari iş niteliğindeyse, kar amacı güderek yapılmışsa öncelikle bir ticari satış söz konusudur. Bu sebeple öncelikle Türk Ticaret Kanunu hükümlerine bakmak gerekecektir.

Bir ticari satım işleminde malın ayıplı olduğu açıkça belli ise, yani görünür bir ayıp söz konusu ise alıcının bu ayıbı satım işleminden itibaren 2 gün içinde satıcıya ihbar etmesi gerekmektedir. Ticari satışa konu maldaki ayıp açıkça belli olmayan bir ayıp ve muayene ile ortaya çıkabilecek nitelikte bir ayıp ise, alıcı satıma konu malı 8 gün içinde incelemek veya incelettirmek suretiyle muayene yapmak ve bu inceleme sonucunda ayıp tespit ederse de yine bu 8 günlük sürenin içinde satıcıya ihbar etmek zorundadır. Bu süreler alıcının ayıplı maldan kaynaklanan seçimlik haklarını kullanması bakımından önemlidir, süreler geçirilmeden gerekli inceleme yapılmalı ve ayıp tespit edilirse satıcıya ihbar yapılmalıdır. Süresi içinde ihbar yapılmaması alıcının o malı ayıplı olarak kabul ettiği anlamına gelmektedir. Türk Ticaret Kanunu 23. maddesi 1/c hükmü “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür.” TTK 23. maddesi Türk Borçlar Kanununun 223/2 fıkra hükmüne atıfta bulunarak diğer durumlarda bu fıkranın uygulanacağını belirtmiştir. Anılan hüküm şu şekildedir; “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.”

Ticari satıma konu malın kanunda belirlenen sürelerden daha uzun bir süre satıcı tarafından verilmiş bir garantisi mevcutsa, bu garanti süresi içerinde de ayıba karşı tekeffül hükümlerine başvurulabilecektir. Bu durumda zamanaşımı itirazı dinlenmemektedir.

Ticari satımdan kaynaklı davalar ticari davalardır ve ticaret mahkemelerinde görülmektedir. Ticari davalarda dava şartı olarak arabulucuya başvurulması gerekmektedir. Bu sebeple ticari dava açmadan önce arabulucuya başvurulmamışsa mahkemeler davayı usulden reddetmektedir. Bu konuda ticaret hukuku avukatından destek alınmalı, süreç ticaret avukatı ile beraber takip edilmelidir.

BİLGİN HUKUK BÜROSU

Arabulucu avukat Fatma Tuğçe BİLGİN

Ticari Satımlarda ayıplı mal ve alıcının hakları

Üsküdarda avukat

Ümraniyede avukat

ileavukatadmin

Hizmet Tespit Davaları

Hizmet tespit davası bir diğer adıyla sigortalılığın tespiti davası, sigortaya bildirilmeksizin veya eksik bildirilerek çalışan işçi tarafından açılan bir tespit davasıdır. Bu dava ile işçi işverende çalışmış olduğu sürelerin tam maaşı ile sigortalılığının tespitini talep eder. İşveren ve sosyal güvenlik kurumuna karşı beraber açılması gereken bu davada sosyal güvenlik kurumu da davalı konumundadır.

Hizmet tespiti davası sonucunda işçi lehine karar verilmesi halinde, belirli bir tarih aralığı ve maaş tespiti ile beraber sigortalılık da tespit edilir. İşçi tarafından açılan sigortalılığın tespiti davasının kabulü ve iş mahkemesinin kararının kesinleşmesiyle beraber, işveren tespit edilen süreler ve maaş üzerinden işçinin sigorta primlerini borçlanmış olmaktadır. Bu prim borçlarıyla beraber işverenin sosyal güvenlik kurumuna para cezası ödemesi de söz konusu olmaktadır.

İşçi tarafından açılmak istenen hizmet tespit davasının çalışılan son yıldan itibaren 5 yıllık süre içerisinde açılması gerekmektedir. Bu süre hak düşürücü süredir.

İş hukuku avukatı, İş hukuku davası avukat, Üsküdarda avukat üsküdarda işçi avukatı işçi avukatı

ileavukatadmin

Ecrimisil davalarında intifadan men koşulu ve istisnaları

Ecrimisil davası bir malın maliki tarafından, malı haksız ve kötüniyetli olarak kullanan, işgal eden kişiye karşı açılarak, malın haksız ve kötü niyetli kullanımı sebebiyle tazminat talep edilen bir dava türüdür. Bu davada davalı haksız işgal eden kişidir.

Ecrimisil davasının açılabilmesi için ‘intifadan men’ denilen dava şartının yerine getirilmiş olması gerekmektedir. İntifadan men, haksız işgal edilen malın, asıl maliki tarafından kullanılmak, yararlanmak veya semerelerinden yararlanmak isteğini haksız işgal eden tarafa bildirmesini ifade etmektedir. İntifadan men koşulu hem dava şartı olması sebebiyle hem de, ecrimisil bedelinin hesaplanmasında tarih itibariyle dikkate alınması sebebiyle önem taşımaktadır. İntifadan men koşulu gerçekleşmemesi halinde istisnai durumlardan biri söz konusu değilse, mahkemeler tarafından ecrimisil davasının reddine karar verilmektedir.

İntifadan men koşulunun aranmadığı istisnai durumlar da vardır. Bu istisnalar Yargıtayın yerleşik uygulamalarıyla ortaya çıkmıştır ve uygulanmaktadır.

Bunlar;

1- Ecrimisil istenen taşınmazın bağ, bahçe gibi doğal ürün veren yada işyeri, konut gibi kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması,

2- Paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi,

3-Paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması,

4-Davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılması.

5- Taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık veya muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali ve davaya konu taşınmazın kamu malı olması halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.

Bilgin Hukuk Bürosu

Av. Fatma Tuğçe BİLGİN

Gayrimenkul hukuku avukat Ecrimisil davası avukat Ecrimisil tazminatı avukatı Üsküdarda avukat Ümraniyede avukat

ileavukatadmin

Trafik kazası avukatı ve tazminat davası

Trafik kazası avukatı

Trafik kazası sebebiyle açılacak tazminat davasında kim tarafından hangi tazminatların (maddi ve manevi tazminatbedeni hasarlar vs.) talep edilebileceği, trafik kazasının ölümlü trafik kazası veya yaralanmalı trafik kazası olmasına göre farklılık göstermektedir. Bu bakımdan trafik kazası tazminat davasının ikiye ayrılarak incelenmesi gerekmektedir. İstanbul’da yoğun olarak meydana gelen trafik kazaları sebebiyle yaşanan maddi manevi ve bedensel zararlar sebebiyle trafik kazası avukatı olarak zararlarının tazmini için avukatlık hizmeti vermekteyiz.

Yaralanmalı trafik kazası tazminat davası;

Yaralanmalı trafik kazasında, yaralanan kişi kendisi davacı olabilmektedir. Bu dava ile maddi ve manevi tazminat, iş göremezlik tazminatıbedeni hasarları, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalması ve ekonomik geleceğinin sarsılmasından doğan zararları talep edilmektedir. Tedavi giderlerinden ise belgeli olmak şartı ile sgk sorumludur. Bu sebeple tedavi giderlerinin karşılanması için SGK’ya başvurulması gerekmektedir.

Yaralanmalı trafik kazası tazminat davası karşı taraf araç sürücüsü, araç sahibi, araç işletini ve sigorta şirketine karşı açılabilir. Sigorta şirketinin maddi/bedeni zararlardan sorumluluğu bulunmaktadır, manevi zararlardan da sorumlu olabilmesi için sigorta poliçesinde manevi zarar klozunun bulunması gerekmektedir. Bu sebeple sigorta şirketine karşı dava açarken sigorta poliçesinde manevi tazminat klozu olup olmadığına dikkat edilmelidir.

Yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi yaralanmalı trafik kazalarında maddi ve manevi tazminat davası avukat yaralanan kişi tarafından tazminat avukatı vasıtası ile açılmaktadır. Yaralanmalı trafik kazalarında maddi tazminatın yaralanan kişinin yakınları tarafından açılmasına imkan yoktur. Ancak; ağır bedensel yaralanma varsa (organ ve uzuv kaybı gibi) yaralanan kişinin yakınlarının da duyacağı üzüntü ve ıstırap için manevi tazminat talep etmesi mümkün olmaktadır.

Araç Değer Kaybı

Trafik kazası sebebiyle meydana gelen hasar bedeli, araç değer kaybı gibi maddi zararlar da meydana gelmektedir. Bu zararların kusurlu karşı taraf sigortası tarafından ödenmemesi halinde sigorta tahkim komisyonunu başvurularak bu bedellerin talep edilmesi mümkündür. Değer kaybı ve hasar bedeli hakkında : http://fatmatugcebilgin.av.tr/2019/07/29/arac-deger-kaybi-hasar-tazminati-sigorta-avukati/ yazımızı inceleyebilirsiniz.

Ölümlü Trafik Kazası Tazminat Davası ; trafik kazası avukat

Ölümlü trafik kazalarında maddi (cenaze ve tedavi giderleri vs.) ve manevi zararlar, destekten yoksun kalma tazminatı ölen kişinin yakınları tarafından talep edilmektedir. Dava yine karşı taraf araç sürücüsü, maliki ve işleteni ile sigorta şirketine karşı açılmaktadır.

Tazminat miktarları mahkemler tarafından uzman bilirkişilere hesaplattırılmaktadır. Kişilerin sosyal ve ekonomik durumları, yaşı, mesleği, yaşam koşulları, trafik kazasındaki kusur oranları vs. Hususlar dikkate alınmaktadır.

Trafik kazası davası avukat ile takip edilmesi gereken önemli davalardır. Trafik kazası avukat tazminat avukatı ile çalışılmasını tavsiye ederiz. Ümraniyede avukat ile görüşmek için ofisimizi ziyaret edebilirsiniz.

Trafik kazası tazminat

Trafik kazası sebebiyle uğranılan zararların sigorta şirketinden ve sigorta şirketi tarafından karşılanmayan zararların ise karşı taraf araç sürücüsü ve malikinden talep edilmesi mümkündür. Trafik kazası sebebiyle yapılan tedavi giderleri için ise SGK’ya başvuru yapılması gerekmektedir.

Trafik kazası avukatı İstanbul

Trafik kazası avukatı tarafından açılan davalarda uğranılan zararların tahsil edilmesi mümkündür. İstanbul’da çok sık Trafik kazası yaşanmakta ve trafik kazası tazminat davası açılmasına sebep olunmaktadır. Yoğunluk yaşanan trafik kazası avukat İstanbul bölgesinde de yoğun dosyalara sebep olmakta.

Sigorta şirketine karşı sigorta tahkim komisyonuna başvurarak daha kısa sürede sonuç almak da mümkün olabilmektedir.

Trafik kazası tazminat davası için trafik kazası avukatı İstanbul trafik kazası avukatı  ve sigorta avukatı randevu için iletişime geçebilirsiniz.

ileavukatadmin

Boşanma davaları

Boşanma davası ve boşanma avukatının önemi

Boşanma davaları Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca yürütülmektedir. Boşanma davalarında dayanılan hukuki sebep önem taşımaktadır. Çünkü kanunda sayılan her bir boşanma sebebi için farklı prosedürler uygulanmakta, daha doğrusu farklı koşullara tabidir.

TMK’da boşanma davaları genel boşanma sebebi ve özel boşanma sebepleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel boşanma sebebi, halk arasında şiddetli geçimsizlik olarak bilinen evlilik birliğinin temelinden sarsılması halinde dayanılan gerekçedir. Özel boşanma sebepleri ise, zina, hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış, küçük düşürücü suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme, terk ya da akıl hastalığı olarak sayılmıştır.

Boşanma davalarında tarafların müşterek çocukları varsa velayet, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, tazminat ve mal paylaşımı gündeme gelmektedir. Bu konularda boşanma avukatına danışılmalıdır.

Nafaka miktarı nasıl belirlenir?

Boşanma davasına bakan mahkeme tarafından tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmaları yapılarak ekonomik durumları tespit edilir. bu hususta tarafların yapacağı itirazlara göre sunulan deliller de nafakanın miktarının belirlenmesinde mahkeme tarafından dikkate alınmaktadır. Nafakaya itiraz : Mahkemenin tedbir olarak verdiği nafaka ara kararına karşı itiraz edilebilmektedir. Mahkemeler kimi zaman taraflardan biri olan koca aleyhine ödeme gücünü aşan miktarlarda nafakalara hükmedebilmektedir. İtiraz süresi bu noktada önem taşımaktadır, çünkü sürelerin geçmesi hak kaybına sebep olabilmektedir.

Boşanma davası avukat

Boşanma davası avukat desteği ile açılmalıdır. İstanbulda avukat olarak oldukça fazla boşanma avukat desteği duyulmaktadır. Boşanma avukatı olarak aranan avukat sayısı oldukça fazladır, ekonomik anlamda boşanma avukat masraflarının karşılanamayacak durumda olduğu durumlarda Adli Yardım için başvurulmasını tavsiye ederiz.

İstanbulda avukat veya boşanma avukatı olarak boşanma davası için pek çok boşanma avukatı ihtiyacı duyulmaktadır. Boşanma avukatı arayanlar için sitemizden iletişim bilgileri ile randevu alabilirler.

Üsküdarda boşanma avukatı arayanlar sitemizde yer alan iletişim bilgilerinden randevu almaları gerekmektedir.

Üsküdarda avukat boşanma avukatı iletişim http://fatmatugcebilgin.av.tr/iletisim/

ileavukatadmin

AİLE KONUTU ŞERHİ

Aile konutu nedir? Ailenin, yani evli çift ve varsa çocuklarının birlikte yaşadığı konuttur. Aile konutu şerhi ise; eşlerden birinin, diğerinin rızası olmaksızın konut üzerinde kısıtlayıcı herhangi bir işlem yapmasını engelleyen aile hukukuna özgü bir tedbir türüdür. Aile konutuna ilişkin kanun hükümleri, ailenin kullandığı ev eşyalarını da kapsamaktadır. 

Aile konutu şerhi nasıl tesis edilir? Eşlerden biri oturdukları mahallenin muhtarından alacağı ikametgah belgesi ve evlilik cüzdanı ile Tapu Sicil Müdürlüğü’ne yapacağı bir başvuru ile aile konutu şerhini tesis ettirebilir. Oturulan konutun aile konutu olduğuna ilişkin tapuya işlenen şerh, eşlerden birinin, diğerinin rızasını almaksızın yapacağı kısıtlayıcı işlemleri geçersiz kılacaktır. Bu sebeple şerh işleminin tesisi önem taşımaktadır.

Zira; tapuya aile konutu şerhi işlenmeden evvel, malik olan diğer eşin yaptığı satış veya ipotek tesisi gibi işlemler geçerli olacaktır. İyi niyetli olan 3. şahısın tapuya güvenerek yaptığı işlem hukuk tarafından korunacak, geçerli kabul edilecektir. Bunun tek istisnası ise satış, ipotek vs. işleminin diğer tarafının konutun aile konutu olduğunu bildiğinin ispatlanmasıdır. Bu durumda işlem yine geçersiz olabilecektir. Rızası olmayan eş TMK`nın 194. maddesine göre tapu iptal ve tescil davası açarak satış, ipotek vs. yapılan işlemi iptal ettirebilecektir. Rızası alınmayan eş, yapılan işleme sonradan icazet verirse işlem geçerli hale gelecektir.

Eğer aile konutu kira ise; kira sözleşmesini imzalamamış olan diğer eş, konutun aile konutu olduğunu kiralayana ihbar ederek kira sözleşmesinin tarafı haline gelebilir. Bu durumda ihbar eden eş kira sözleşmesinin tarafı olduğu gibi, kira borçlarından da eşiyle birlikte müteselsilen sorumluğu doğacaktır. Eşlerden diğerinin rızası olmadan kira kontratı feshedilemeyecek, feshedilse bile fesih geçersiz olacaktır.

Türk Medeni Kanunu aile konutu şerhi ile, eşlerin birlikte karar vermesini ve aile birlikteliği korunmayı  amaçlamıştır. Fakat bazen; eşin rıza göstermemekte hiçbir haklı sebebi olmamakta ve yine eşlerden birinin mağduriyeti doğmaktadır. Kanun bu durumların önüne geçmek için gerekli düzenlemeyi de yapmıştır. Hiçbir haklı sebebi olmaksızın, satış, ipotek, kira sözleşmesinin feshi vs. gibi yapılmak istenen işleme eşlerden birinin rıza göstermemesi halinde hakimden izin alınması imkanı tanınmıştır. Hakimin izni yapılmak istenen işlem ne ise ona ilişkindir ve diğer eşin rızası olmasa da işlem geçerli olarak yapılabilecektir.