Etiket arşivi ümraniyede avukat

ileavukatadmin

Ticari Satımlarda Ayıplı Mal

Ayıplı malın bir ticari satışa mı yoksa tüketici işlemin mi konusu olduğu uygulanacak mevzuatın ve yasal hakların tespiti bakımından önemlidir. Eğer işlem ticari satışın her iki tarafı için de ticari iş niteliğindeyse, kar amacı güderek yapılmışsa öncelikle bir ticari satış söz konusudur. Bu sebeple öncelikle Türk Ticaret Kanunu hükümlerine bakmak gerekecektir.

Bir ticari satım işleminde malın ayıplı olduğu açıkça belli ise, yani görünür bir ayıp söz konusu ise alıcının bu ayıbı satım işleminden itibaren 2 gün içinde satıcıya ihbar etmesi gerekmektedir. Ticari satışa konu maldaki ayıp açıkça belli olmayan bir ayıp ve muayene ile ortaya çıkabilecek nitelikte bir ayıp ise, alıcı satıma konu malı 8 gün içinde incelemek veya incelettirmek suretiyle muayene yapmak ve bu inceleme sonucunda ayıp tespit ederse de yine bu 8 günlük sürenin içinde satıcıya ihbar etmek zorundadır. Bu süreler alıcının ayıplı maldan kaynaklanan seçimlik haklarını kullanması bakımından önemlidir, süreler geçirilmeden gerekli inceleme yapılmalı ve ayıp tespit edilirse satıcıya ihbar yapılmalıdır. Süresi içinde ihbar yapılmaması alıcının o malı ayıplı olarak kabul ettiği anlamına gelmektedir. Türk Ticaret Kanunu 23. maddesi 1/c hükmü “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür.” TTK 23. maddesi Türk Borçlar Kanununun 223/2 fıkra hükmüne atıfta bulunarak diğer durumlarda bu fıkranın uygulanacağını belirtmiştir. Anılan hüküm şu şekildedir; “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.”

Ticari satıma konu malın kanunda belirlenen sürelerden daha uzun bir süre satıcı tarafından verilmiş bir garantisi mevcutsa, bu garanti süresi içerinde de ayıba karşı tekeffül hükümlerine başvurulabilecektir. Bu durumda zamanaşımı itirazı dinlenmemektedir.

Ticari satımdan kaynaklı davalar ticari davalardır ve ticaret mahkemelerinde görülmektedir. Ticari davalarda dava şartı olarak arabulucuya başvurulması gerekmektedir. Bu sebeple ticari dava açmadan önce arabulucuya başvurulmamışsa mahkemeler davayı usulden reddetmektedir. Bu konuda ticaret hukuku avukatından destek alınmalı, süreç ticaret avukatı ile beraber takip edilmelidir.

BİLGİN HUKUK BÜROSU

Arabulucu avukat Fatma Tuğçe BİLGİN

Ticari Satımlarda ayıplı mal ve alıcının hakları

Üsküdarda avukat

Ümraniyede avukat

ileavukatadmin

Ecrimisil davalarında intifadan men koşulu ve istisnaları

Ecrimisil davası bir malın maliki tarafından, malı haksız ve kötüniyetli olarak kullanan, işgal eden kişiye karşı açılarak, malın haksız ve kötü niyetli kullanımı sebebiyle tazminat talep edilen bir dava türüdür. Bu davada davalı haksız işgal eden kişidir.

Ecrimisil davasının açılabilmesi için ‘intifadan men’ denilen dava şartının yerine getirilmiş olması gerekmektedir. İntifadan men, haksız işgal edilen malın, asıl maliki tarafından kullanılmak, yararlanmak veya semerelerinden yararlanmak isteğini haksız işgal eden tarafa bildirmesini ifade etmektedir. İntifadan men koşulu hem dava şartı olması sebebiyle hem de, ecrimisil bedelinin hesaplanmasında tarih itibariyle dikkate alınması sebebiyle önem taşımaktadır. İntifadan men koşulu gerçekleşmemesi halinde istisnai durumlardan biri söz konusu değilse, mahkemeler tarafından ecrimisil davasının reddine karar verilmektedir.

İntifadan men koşulunun aranmadığı istisnai durumlar da vardır. Bu istisnalar Yargıtayın yerleşik uygulamalarıyla ortaya çıkmıştır ve uygulanmaktadır.

Bunlar;

1- Ecrimisil istenen taşınmazın bağ, bahçe gibi doğal ürün veren yada işyeri, konut gibi kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması,

2- Paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi,

3-Paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması,

4-Davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılması.

5- Taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık veya muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali ve davaya konu taşınmazın kamu malı olması halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.

Bilgin Hukuk Bürosu

Av. Fatma Tuğçe BİLGİN

Gayrimenkul hukuku avukat Ecrimisil davası avukat Ecrimisil tazminatı avukatı Üsküdarda avukat Ümraniyede avukat

ileavukatadmin

SİGORTA ŞİRKETİNE KARŞI AÇILACAK DAVALARDA DAVA ŞARTI ARABULUCULUK

Trafik kazası sebebiyle sigorta şirketine yapılan başvuru ve tüm evrakların teslimine rağmen, sigorta şirketi ödeme yapmamış ise, trafik kazası sebebiyle zarar görenin sigorta tahkim komisyonuna başvurması veya sigorta şirketine karşı dava açması gerekmektedir.

Sigorta hususu Türk Ticaret Kanunu hükümlerinde düzenlenmiş olmakla (sigorta hukuku), aynı kanunun 4/1-a maddesinde tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, TTK ‘da öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı düzenlenmiştir. Bu sebeple; sigorta şirketine karşı trafik kazasından doğan zararların tazmini talebi ile sigorta poliçesine istinaden açılacak davalarda Ticaret Mahkemeleri görevlidir.

7155 sayılı kanunile TTK’ya eklnen 5/A maddesi ile ticari davalarda da arabuluculuk dava şartı olarak getirilmiştir. Yani parasal taleplerle açılacak ticari bir dava söz konusu ise, dava açmadan önce arabulucuya başvurulmuş ve sonuçlandırılmış olması gerekmektedir.

Sigorta şirketine karşı açılacak davalar da ticari dava olduğu için, sigorta şirketine karşı dava açmadan önce arabulucuya başvurulmuş ve arabuluculuk müzakerelerinin sonuçlandırılmış olması gerekmektedir.

Sigorta tahkim komisyonuna başvurunun mümkün olması ve bu yolun tercihi halinde, arabuluculuğa başvuru zorunluluğu yoktur.

Trafik kazası sebebiyle maddi ve manevi zararların tazmini sebebiyle dava açılmak istenmesi halinde sigorta hukuku uzmanı bir tazminat avukat ve sigorta avukat ile beraber çalışılmasını, hukuki destek alınmasını tavsiye ederim.

Avukat Fatma Tuğçe Bilgin

Ümraniyede avukat ile görüşmek için randevu alabilirsiniz.

ileavukatadmin

TAPU DAVASI / Gayrimenkul avukat

Tapu iptal ve tescil davalarına halk arasında kısaca tapu davası denilmektedir. Tapu iptal ve ve tescil davası nedir, hukuki sonuçları nelerdir? Tapu iptal ve tescil davası, Türk Medeni Kanununda düzenlenmiştir. Tapu davası , tapu üzerinde gerçekten hak sahibi olup da, tapu tescilinin başkası adına yapılmış olması halinde açılabilen davalardır.

TAPU İPTAL DAVASI NEDİR?

Tapu davası, mahkemede tapuya yapılan tescilin haksız ve yolsuz olduğu gerekçesiyle iptal ve tescil talebi ile açılan davalardır. Tapu davaları gayrimenkuller hakkında açılabilen davalardır, bu sebeple bu davalarda mutlaka gayrimenkul hukukuna hakim gayrimenkul avukatından destek alınmalıdır.

TAPU İPTAL DAVALARI HANGİ HUKUKİ SEBEPLERLE AÇILABİLİR?

Tapu davası yani tapu iptal davaları hangi durumlarda hangi nedenlerle açılabilir? Kanun tapu davası açılabilmesi için hukuki sebepleri sınırlı olarak düzenlemiştir. Bunlar;

  1. Hukuki ehliyetsizlik nedeniyle tapu iptal ve tescil davası ,
  2. Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davası  (mirastan mal kaçırma durumunda açılabilir),
  3. Kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik nedeniyle tapu tescil davası,
  4. Aile konutu nedeniyle tapu iptal ve tescil davası,
  5. Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil davası,
  6. İmar uygulamasından kaynaklanan tapu iptali ve tescili davası ,
  7. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi sebebiyle tapu iptal ve tescil davası .

Belirtmiş olduğumuz bu sebeplerden birinin varlığı halinde tapu davasının açılması mümkündür. Bu davaların görülmesinde gayrimenkul hukuku alanında uzman gayrimenkul avukat ile beraber çalışılmalıdır. İstanbul’da avukat arayanlar bizimle iletişime geçebilirler.

Avukat Fatma Tuğçe BİLGİN

http://fatmatugcebilgin.av.tr/iletisim/

Ümraniyede avukat İstanbulda avukat arayan kişiler gayrimenkul avukat Avukat Fatma Tuğçe Bilgin ile iletişim kurunuz.

ileavukatadmin

ARABULUCULUK NEDİR?

Arabuluculuk nedir, arabulucu kimdir?

Arabuluculuk köklü bir geçmişi olan, hemen hemen her coğrafyada farklı formlarda kendini göstermiş olan bir uyuşmazlık çözüm biçimidir. Tarafsızlığına ve otoritesine güvenilen bilge özelliklerine sahip bir kişi tarafından sorunların çözüldüğü geleneksel yöntemler günümüzde de uygulanmaktadır.

Arabuluculuk, 6325 sayılı kanun ile hukuk hayatımıza girdi ve 22.06.2013 tarihi itibariyle ihtiyari olarak uygulanmaya başlandı. Bir uyuşmazlığın arabuluculuk ile çözülmesi için öncelikle tarafların üzerinde tasarruf edebileceği, arabuluculuğa elverişli bir konu olması gerekmekte.

Arabuluculuğun hukuk düzenimize getirilmekteki amacı her ne kadar yargının iş yükünü hafifletmek olarak görülse de; en nihayetinde çok önemli bir amaca daha hizmet etmektedir: Toplumsal barış, toplumsal uzlaşı kültürü oluşturmak.

Gerçekten de tarafların aralarında ortaya çıkan bir uyuşmazlığın giderilmesi için, en tabii hak arama yolu olan yargıya başvurulması halinde taraflar iyice kutuplaşmakta, gerilmekte ve kimi zaman hukuk zemininde birbirlerine karşı savaş ilan etmektedir. Bu süreçte yapılan dava ve avukat masrafları ve ayrıca hakka ulaşmak için kaybedilen zaman her iki taraf için de zararlara sebep olmakta.

Arabuluculuğun yargıya oranla avantajları ve özellikleri nedir?

Arabuluculuğun tarafları uzlaşmaya teşvik eden en önemli özelliği hak temelli değil, menfaat ve ihtiyaç temelli olmasıdır. Yani arabuluculuk müzakereleri kimin haklı olduğundan ziyade tarafların ihtiyaçlarını gidermeye yöneliktir. Bu sebeple; dilimize İngilizce’den geçen ‘win win’ karşılığı olarak kazan-kazan ilkesinin arabuluculukta hakim olduğu söylenmektedir. Kanuni haklar üzerinden değil, karşılıklı kaygı ve çıkarlar üzerinden konuşulur, her iki tarafın da kazançlı çıkacağı şekilde bir uzlaşıya varılmaya çalışılır.

Bir uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile çözümlenmek istenmesinin en önemli sebeplerinden biri de gizlilik ilkesinin olmasıdır. Aksi kararlaştırılmadıkça, arabuluculuk faaliyeti esnasında elde edilen bilgilerin delillerin karşı tarafla veya üçüncü kişilerle paylaşılması ve arabuluculuk sürecinde hazırlanan belgeler ve süreçte yapılan açıklamaların anlaşmaya varılamaması hâlinde yargısal yollarda delil olarak kullanılması mümkün değildir. Özellikle tanınan büyük şirketler, yargısal sürecin aleni olması sebebiyle ticari itibarlarının zedelenmesinden kaygı duyarken, arabuluculuk sürecinde böyle bir risk söz konusu olamaz. Tarafların gizlilik ilkesini ihlal etmesi halinde hapis cezası yaptırımı söz konusudur.

Önemli avantajlardan biri de, zaman. Tarafların uzlaşma ihtimali varsa, arabuluculuk müzakereleri ile uyuşmazlığın çok kısa sürede çözümlenmesi mümkün olmaktadır. Çünkü taraflar yüz yüze karşılıklı olarak oturmakta, birbirlerinin yüzüne bakarken kendi hatalarını kabullenme veya empati kurabilmelerine imkan tanınmış olmaktadır. Tabi arabuluculuk müzakereleri yalnızca vekiller vasıtası ile yürütülürse yine bu ihtimal zor olmaktadır. Bu sebeple çoğunlukla asillerin de müzakerelere katılımı sağlanmaya çalışılmaktadır.

Arabulucu hakim gibi karar verir mi? Arabulucu bir tarafı tutar mı?

Yargıdaki gibi emredici bir düzen, otorite yoktur, taraflar tamamen iradidir. Arabulucu hakim gibi karar verici değildir, sorularla tarafları çözüme ulaştırmaya çalışır veya önerilerde bulunur. Arabulucu görevini yaparken herhangi bir tarafa hukuki tavsiyede bulunamaz, tamamen tarafsız ve bağımsızdır. Bu sebeple herhagi bir baskı altında olmaksızın tarafların özgür iradeleri ile bir sonuca varmaları mümkündür.

Yine ekonomik olması da arabuluculuğun yargıya oranla avantajlarından biridir. Harçlar, giderler, bilirkişi ücretleri, keşif masrafları, avukatlık ücretleri derken senelerce süren yargılama sonucunda, bu masrafların da yine taraflardan biri veya kabul-red oranına göre her ikisi tarafından da karşılanması gerekmektedir.

Elbette her uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile çözümlenmesi mümkün değildir. Taraflardan birinin hiç bir suretle anlaşmaya yaklaşmaması veya her ikisinin de haklılığına sonuna kadar inandığı durumlarda yargıya başvurmaktan başka yol kalmamaktadır.

Arbulucu taraf tutar mı, arabulucu kimdir ? ümraniyede avukat arayanlar Avukat Fatma Tuğçe Bilgin ile iletişime geçebilirsiniz.

ileavukatadmin

EVLİLİK SEBEBİYLE İŞTEN AYRILIRSAM KIDEM TAZMİNATINA HAK KAZANIR MIYIM?

Evlilik sebebiyle işten ayrılırsam kıdem tazminatına hak kazanır mıyım? Şartları nelerdir? Evlilik sebebiyle ayrılırsam işsizlik maaşı alır mıyım? Sıkça sorulan ve merak edilen konulardan biri.

4857 sayılı iş kanunu kendinden önceki 1475 sayılı önceki iş kanununu 14. maddesi hariç yürürlükten kaldırmıştır. 14. maddenin yürürlüğü devam etmektedir. Evlilik sebebiyle iş akdinin feshine ilişkin düzenleme de bu madde içeriğinde yer almaktadır.

İş akdinin evlilik tarihinden itibaren 1 yıl içinde feshedilmesi halinde işten ayrılan kadın işçi kıdem tazminatına hak kazanır. Bu düzenleme sadece kadın işçiler lehine yapılmış bir düzenlemedir. Erkek çalışanların evlilik sebebiyle ayrılması halinde kıdem tazminatına hak kazanması söz konusu olamaz.

Çalışan kadın birden fazla kez evlenmiş olsa da her seferinde evlilik sebebiyle kıdem tazminatına hak kazanarak iş akdini sonlandırabilir.

Evlilik sebebiyle işten ayrılırsam ihbar  tazminatına hak kazanır mıyım? İhbar süresini beklemem gerekir mi?

Evlilik sebebiyle iş akdini sona erdirmek isteyen kadın işçinin ihbar süresini beklemesine gerek yoktur. Bu sebeple işverene ihbar tazminatı ödemesi gibi bir durum söz konusu olmaz. İşverenin de ihbar tazminatı ödemesi gerekmez. Yani evlilik sebebiyle işten ayrılan kadın kıdem tazminatına hak kazanır, ancak ; ihbar tazminatına hak kazanamaz.

Evlilik sebebiyle işten ayrılarak kıdem tazminatı almanın şartları nelerdir?

 En az 1 yıl çalışmış olmalı, 1 yıl içinde talep edilmelidir..

Evlilik sebebiyle kıdem tazminatını alarak işten ayrılmak isteyen kadın o iş yerinde en az 1 yıldır çalışıyor olmalı ve evlilik tarihinden itibaren 1 yıl içinde bu hakkını kullanmalıdır. 1 yıllık süre resmi nikah tarihinden itibaren işler.

Evlilik sebebiyle işten ayrılırsam işsizlik maaşı alabilir miyim?

Evlilik Sebebiyle işten ayrılan kadın işçi, işsizlik maaşına hak kazanmaz.

Ümraniyede avukat ve Ümraniyede işçi avukatı arayanlar Avukat Fatma Tuğçe Bilgin ile iletişime geçebilirsiniz.

ileavukatadmin

İCRA KEFALETİ NEDİR ?

Kefil, bir kişinin borcunu ödememesi halinde onun borcunu ödemeyi, borçtan doğan sorumluluğu üstlenen kişidir. Kefaletin geçerli olması bir takım şekli şartlara bağlıdır.

İcra kefaleti ise, icra takibine konu edilmiş olan bir borcun icra müdürlüğü nezdinde 3. bir kişi tarafından üstlenilmesidir. İcra takibine konu olan borcu üstlenen kişi de icra kefilidir.

İcra kefaleti de, Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesi ile kefaletin geçerlilik koşullarını belirleyen hükümlere tabidir, bazı şekli koşulları taşıması gerekmektedir. Aksi takdirde, kefalet geçersiz olur. Kefaletin geçerlilik koşullarını belirleyen madde uyarınca; kefaletin yazılı şekilde, kefilin sorumlu olacağı azami tutarın ve kefaletin tarihi belirtilerek yapılmış olması gerekmektedir. Kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini, müteselsil kefil sıfatıyla kefil oluyorsa bu ifadeyi kendi el yazısı ile yazmış olmalıdır. Ayrıca TBK. 584. maddesi gereği kefilin eşinin rızasının da alınması gerekmektedir. Bu koşul icra kefaletlerinde de aranmakta ve eşin rızası en geç icra tutanağının imzalandığı tarihte alınmış olmalıdır. Bu koşulları taşımayan icra kefaleti geçersiz olacaktır. Geçersiz bir icra kefaletine istinaden icra kefili aleyhine yapılan icra işlemlerinin şikayet yolu ile iptali mümkündür.

İcra iflas kanunu 38. maddesi uyarınca icra kefaletlerinin müteselsil kefalet olduğu kabul edilmektedir. Bu sebeple TBK.’nun kefalet sözleşmelerinin geçerlilik koşulu olarak aradığı ‘müteselsil kefil sıfatını belirtme’ zorunluluğu icra kefaletlerinde söz konusu değildir. Zira; müteselsil kefil olduğu kabul edilmektedir. İcra kafilinin müteselsil kefil olması borcun tamamından borçlu gibi sorumlu olması sonucunu doğurur.

İcra kefaletleri ilam hükmündedir. İcra kefiline karşı ilamlı takip başlatılarak icra takibi gönderilebilir ve hakkında icra takip işlemleri yapılabilir. Bu sebeple; icraya konu olmuş bir borca kefil olmayı düşünen kişiler üstlendikleri sorumluluğun bilincinde olmalı ve belki bir kez daha düşünmelidirler.

Ümraniyede avukat, Ümraniye de avukat Avukat Fatma Tuğçe Bilgin avukat fatma tuğçe Bilgin’i arayabilirsiniz.

ileavukatadmin

Aydınlatılmış onam nedir?

Tibbi müdahalenin hukuka uygun olması için bulunması gereken zorunlu unsurlardandır. Aydınlatılmış onam ile hukukun korumak istediği kişilerin vücut bütünlüğü ve dokunulmazlığıdır. Aydınlatılmış onam, hastayı teşhis, tedavi ve riskleri hakkında yeteri kadar bilgilendirerek tibbi müdahale için onayının alınmasıdır. Bilgilendirmenin hastanın kendisine yapılması gerekir. Hasta kendisinden bir başka kişinin bilgilendirilmesini talep etmesi halinde o kişi bilgilendirilir. Ancak hastanın bu talebinin yazılı ve imzalı olarak alınması gerekir. Hasta hakları yönetmeliği bilgilendirmenin acil durumlar haricinde makul süre içinde yapılması gerektiğini düzenlemiştir. Makul süre ile hastanın düşünme ve karar vermesine zaman tanınmak istenmiştir. 

Hastanın onayı alınmaksızın tıbbi müdahalede bulunulamaz, onat alınmaksızın yapılan tıbbi müdahaleler hukuka aykırı olmakla, hekimin sorumluluğuna yol açar.

Kural olarak rıza hastanın kendisinden alınır. Hastanın tam ehliyetli ve sınırlı ehliyetli olduğu durumlarda bu kural geçerlidir, ancak istisnaları vardır. Hasta sınırlı ehliyetsiz ise; yani ergin değil ya da kısıtlı ama ayırt etme gücüne sahipse, onay hastanın veli ya da vasisinden alınır, ancak hasta da mutlaka sürece dahil edilir. Hastanın ayırt etme gücünün yerinde olmadığı durumlarda da rıza vasiden alınır, hasta da mümkün olduğunca sürece dahil etmeye çalışılır.

Rızanın alındığını ispat külfeti tıbbi müdahaleyi yapan  hekimin  sorumluluğundadır. Genel olarak yazılı olarak alınma zorunluluğu yoktur ancak; hata hakları yönetmeliği, uyuşmazlığa mahal vermesi tıbben muhtemel görülen tıbbi müdahaleler için rıza formunun doldurulacağını düzenlemiştir. Her türlü tıbbi müdahale uyuşmazlığa konu olabileceği için, uygulamada rıza yazılı olarak alınmaktadır.

Acil durumlarda ise hastanın rızasının olduğu varsayılarak yapılan tıbbi müdahalenin hukuka uygun olduğu kabul edilmektedir.

Hasta hakları avukatı, hastane avukatı, sağlık hukuku avukatı Ümraniye de avukat, ümraniyede avukat ile iletişime geçiniz. Av. Fatma Tuğçe Bilgin

ileavukatadmin

İDARENİN KAMULAŞTIRMA YAPMAKSIZIN TAŞINMAZA EL ATMASI

Kamusal gereklilik halinde ilgili idare, kamulaştırma işlemi yapabilmektedir. Kamulaştırma işlemi, anayasal hak olan mülkiyet hakkını sınırlayan bir idari işlemdir. Kamulaştırma işleminin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden birinin hukuka aykırı olması halinde, kamulaştırma işleminin tarafı olan malik tarafından açılacak bir dava ile iptali mümkündür. Yani, kişinin mülkiyet hakkını kısıtlayan kamulaştırma işlemlerinin mahkemelerin denetimi altında olduğunu söyleyebiliriz.

İdare kimi zaman kamulaştırma işlemi tesis etmeksizin kişilerin taşınmazına el atmaktadır. Kamulaştırma yapmaksızın el atmanın iki türü vardır. Biri hukuki el atma diğeri fiili el atmadır. Her iki durumda da kişilerin başvurabilecekleri hukuki yollar mevcuttur, ancak birbirinden farklı prosedürlere ve farklı yargı yollarına tabidir.

Hukuki el atma nedir? Belediye tarafından yapılan uygulama imar planında kişiye ait bir taşınmazın  mülkiyet hakkı kısıtlanacak şekilde, umumi hizmetlere veya resmi kurumlara ayrılmasına rağmen, kamulaştırma işleminin yapılmamasıdır. Kamusal bir yarara özgülenen taşınmazın, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren 5 yıllık süre içinde ilgili idare tarafından kamulaştırılması gerekmektedir. 5 yıllık sürenin geçmesine rağman kamulaştırma işleminin yapılmaması halinde, taşınmazın maliki tarafından kamulaştırma işlemini yapmakla yükümlü olan idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir, taşınmazının kamulaştırılmasını veya kısıtlılığın kaldırılmasını talep edebilir. Bu dava açılmadan önce uzlaşma süreci ve idari başvuru süreçlerinin tüketilmiş olması gerekmektedir.

İdarenin kamulaştırmaksızın fiili olarak el atması ise; idare tarafından bir kişinin taşınmazına eylemli olarak el atılıp tamamen veya kısmen kullanılmasına engel olunmasıdır. Hukuki niteliği itibariyle bir haksız fiildir, bu sebeple açılması muhtemel dava adli yargıda görülür. Taşınmazına fiili olarak el atılan malik, bedel tespiti vesair talepleri için dava açmadan önce, mutlaka idare ile uzlaşma müzakerelerine katılmış olmalıdır. Davanın uzlaşmama tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren 3 ay içinde açılabileceği unutulmamalıdır.

ileavukatadmin

BOŞANMA DAVASI VE NAFAKA TÜRLERİ

Hukuk sistemimizde boşanma davası ile birlikte gündeme gelebilecek 3 nafaka türü bulunmaktadır. Bunlar; tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakasıdır. Boşanma sürecindeki kişilerin bu kapsamda hangi nafaka türünü talep edebileceğini bilmesinde fayda bulunmaktadır.

Tedbir nafakası : Boşanma davası devam ettiği süre boyunca geçerli olmak üzere, eşlerden hangisinin kusurlu olduğu veya davanın hangi eş tarafından açılmış olduğuna bakılmaksızın sadece tarafların mali durumları gözetilerek hükmedilen geçici nafakadır. Çocuk ve eş için hükmedilen nafaka ayrı ayrıdır. Bu süreçte; geçici olarak velayeti alan eş, diğer eşten mali durumuna göre çocuğun bakımı için tedbir nafakası alabilecektir. Tedbir nafakası boşanma veya ayrılık davasının açılışından, dava sonucunun kesinleşmesine kadar devam eder.

İcra İflas Kanunu’nda yapılan değişiklik sebebiyle tedbir nafakasının ödenmemesi suç kapsamından çıkarılmıştır. Bu sebeple; her ne kadar istisnaen farklı kararlar verilse de, genel olarak tedbir nafakasını ödemeyen eş hapis cezası yaptırımıyla karşılaşmamaktadır.

Yoksulluk Nafakası : Boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olan eş lehine hükmedilen nafaka türüdür. Yoksulluk nafakası ödemesine karar verilen eşin kusurlu olması gerekmez. Lehine yoksulluk nafakasına hükmedilen eşin, diğer eşten daha az kusurlu olması yeterlidir. Yoksulluk nafakasına ilişkin mevzuatta kadın-erkek ayrımı yapılmamıştır. Eğer; boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek taraf erkek ise, erkek lehine de yoksulluk nafakasına hükmedilebilmektedir. Ancak; geleneksel Türk toplum yapısında genel olarak kadının çalışmaması veya ekonomik gücünün erkeğe göre daha az olması sebebiyle istatiksel olarak çoğunlukla kadın eş lehine hükmedilmektedir. Bu durum, erkeğin yoksulluk nafakası alamayacağı şeklinde yanlış bir kanaat oluşmasına sebep verebilmektedir.

Yoksulluk nafakası boşanma davası ile birlikte talep edilebileceği gibi, boşanma davasından sonra ayrı bir dava ile de talep edilebilir. Ancak; yoksulluk nafası en geç boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde talep edilmelidir.

İştirak Nafakası : Boşanma veya ayrılık kararı verilmesi halinde velayet kendisine verilmeyen eşin, velayet hakkı kendisine bırakılan eşe müşterek çocuğun giderleri için ödeyeceği nafaka türüdür. İştirak nafakasının belirlenmesinde eşlerin kusur durumu değil, ekonomik gücü dikkate alınır. Boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren ödenmeye başlanır, çünkü boşanma kesinleşinceye kadar zaten tedbir nafakasının ödenemesi gerekmektedir. Mahkemenin hükmettiği iştirak nafası, çocuğun ergin olması ile kendiliğinden sona erer.

Ergin olan çocuğun üniverste masraflarının olması halinde ise, artık ergin olan çocuğun kendisinin açacağı dava ile anne-babadan yardım nafakası talep etme imkanı bulunmaktadır.

#boşanmadavası #nafakatürleri #nafakadavası

Boşanma avukatı

İstanbulda boşanma avukatı

Üsküdarda boşanma avukatı

Ümraniyede boşanma avukatı