Taşınmaz mala malikinin ve yasal zilyedinin rızası dışında müdahele ve işgal edilmiş olması durumunda Müdahalenin önlenmesi mahkemeden talep edilebilmektedir. Müdahalenin önlenmesi davasına alternatif olarak belirli şartlarda 3091 sayılı kanun uyarınca idari makamlara başvuru yolu ile de haksız işgalin ortadan kaldırılması müdahalenin önlenmesi mümkün olabilmektedir. 3091 sayılı kanunun sağlamış olduğu bu imkan sürecin çok daha kısa sürede sonuçlanması bakımından taşınmaz üzerinde hak sahibi olan kişiye avantaj sağlamaktadır. Yargılama yolunun adliyelerin yoğunluğu da dikkate alınırsa hayli uzun süreceği açıktır. Oysa 3091 sayılı kanunda yetkili makamlara yapılan başvuru üzerine, soruşturmanın 15 gün içerisinde sonuçlandırılacağı düzenlenmektedir.
Hangi sürede nereye başvurulması gerekir?
Taşınmaz mal merkez ilçe sınırları içinde ise vali veya görevlendireceği vali yardımcısı, diğer ilçelerde ise kaymakamlar tarafından tecavüz veya müdahalenin önlenmesine karar verilmektedir. Taşınmazına yapılan haksız müdahalenin önlenmesi için başvuru süresi önem taşımaktadır. Taşınmaz üzerinde hak sahibi malik veya zilyet taşınmaza yapılan tecavüzü öğrendiği tarihten itibaren 60 gün, her halde de tecavüz ve müdahalenin oluştuğu tarihten itibaren 1 yıllık süre içerisinde yetkili idari makama başvurunun yapılmış olması gerekmektedir. Söz konusu işgalci taşınmazı 1 yıldan fazla süredir işgal etmekte/tecavüz etmekte ise bu durumda 3091 sayılı kanunun sağlamış olduğu imkandan yararlanmak mümkün olmayacak adli yargıda müdahalenin men’i davası açmak gerekecektir. Süreler geçirilmemiş olsa dahi, taşınmaz üzerinde bulunan uyuşmazlık hakkında yargı yoluna başvurulmuş ise artık bu kanun kapsamında idari makamlarca müdahalenin men’ine karar verilmesi mümkün olmayacaktır.
Başvuru üzerine yetkili makam tarafından bir veya birden fazla soruşturma memuru görevlendirilir. Soruşturma memuru mahalde inceleme yapabilir, tanık dinleyebilir, gerekirse hazine, özel idare ve belediye temsilcilerini, köy muhtar ve ihtiyar kurulu üyelerini de dinleyebilir.
3091 sayılı kanun mütecaviz hakkında uygulanacak cezai düzenlemeler de içermektedir.
BİLGİN HUKUK BÜROSU
Arabulucu Avukat Fatma Tuğçe BİLGİN
Haksiz işgal, Gayrimenkul hukuku, Taşınmaz mal zilyetliğine tecavüz, Müdahalenin men’i
” Özet: Davalının müteahhidin halefi olarak tapu malikinden tapu devrini istediği, böyle bir talepte bulunabilmesi için, kendi akdi muhatabı olan müteahhidin, tapu malikine karşı edimini yerine getirmiş olması gerektiği, ruhsatsız olarak bina yapan müteahhidin edimini yerine getirmiş olması söz konusu olamayacağından, davalının tapudan hisse talep etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, arsa sahibi mirasçılarına karşı açılan davanın reddine, davalının gerçek zararının müteahhitten tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır. Anılan bu dava ile, davalının dava konusu taşınmazda bir hak sahibi olmadığı belirlenmiştir. Bu durumda davalının kullanımının haklı ve geçerli bir nedene dayandığı söylenemeyeceğine göre, mahkemece tapu kaydı nedeniyle mülkiyet hakkına değer verilerek elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. “
“
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacılar vekili, vekil edenlerinin murisi …’e ait ve tapuda adına kayıtlı 801 ada 26 parsel sayılı taşınmazın miras yoluyla vekil edenlerine intikal ettiğini, bu taşınmaz ile ilgili olarak muris ile müteahhit arasında noterde düzenlenmiş bir kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, ancak müteahhitin sözleşmeye uygun olarak inşaatı süresinde tamamlamadığını, bu nedenle sözleşmenin feshedildiğini, inşaatın geri kalan kısmının murisleri … tarafından kendi imkanları ile tamamlandığını, davalının ise müteahhit ile kendi aralarında yaptıklarını belirttiği bir satış vaadi sözleşmesini ileri sürerek 2004 yılında murislerine ait daireyi haksız olarak işgal ederek yerleştiğini, davalı ile müteahhit arasında yapılan sözleşmenin kendilerini bağlamadığını ileri sürerek, 801 ada 26 parsel sayılı taşınmazın 6 numaralı dairesine davalı tarafından gerçekleştirilen müdahalenin önlenmesine, davalının taşınmazdan tahliyesine, işgal tarihi olan 2004 yılından itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, kendisi ile müteahhit arasında noterde düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşmenin davacıları bağladığını, inşaatın yarım bırakıldığı ve büyük bir kısmının davacıların murisi tarafından tamamlandığı iddiasının doğru olmadığını, daireyi duvarları örülmemiş olarak aldığını, 70.000 TL masraf ettiğini açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların murisi ile dava dışı müteahhit arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği, müteahhidin sözleşmede kendisine isabet eden daireleri 3.kişilere satıp devrettiği, davalının da dava konusu taşınmazı müteahhitten satın aldığı, davacının daireyi satın aldığı tarihten beri içini yapıp oturduğu, ecrimisilin haksız fiil tazminatı olduğu, davalının ise satın alması nedenine dayalı olarak taşınmazda bulunduğu, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi dava edilmemiş olduğuna göre koşullarının geçerli olup, satış bedelinin gerek davacılar gerekse müteahit tarafından davalıya ödenmediği de sabit olduğuna göre davacıların meni müdahale ve ecrimisil hakları bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ecrimisil talebine yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacılar vekilinin elatmanın önlenmesi talebine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu eski 801 ada 26 parsel (yeni 988 ada 13 parsel) sayılı taşınmazın 7/12 hisse ile davacıların murisi … … adına kayıtlı olduğu, davalının 20.08.2008 tarihinde … 1. Tüketici Mahkemesinin 2008/107 Esas sayılı dosyası ile muris ile müteahhite karşı tapu iptali ve tescil ile tazminat davası açtığı, yapılan yargılama neticesinde taşınmaz üzerinde ruhsatsız olarak altı katlı bina yapıldığı, yasalara aykırı olarak ruhsatsız yapılan binanın bir dairesi için davalıya tapudan hisse verilmesinin hukuken mümkün olmadığı, kaldı ki davalının tapu maliki ile herhangi bir sözleşmesinin mevcut olmadığı, davalının müteahhidin halefi olarak tapu malikinden tapu devrini istediği, böyle bir talepte bulunabilmesi için, kendi akdi muhatabı olan müteahhidin, tapu malikine karşı edimini yerine getirmiş olması gerektiği, ruhsatsız olarak bina yapan müteahhidin edimini yerine getirmiş olması söz konusu olamayacağından, davalının tapudan hisse talep etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, arsa sahibi mirasçılarına karşı açılan davanın reddine, davalının gerçek zararının bilirkişi raporuna göre 48.000 TL olduğu gerekçesiyle, 48.000 TL’nin müteahhitten tahsiline karar verildiği, kararın 10.09.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Anılan bu dava ile, davalının dava konusu taşınmazda bir hak sahibi olmadığı belirlenmiştir. Bu durumda davalının kullanımının haklı ve geçerli bir nedene dayandığı söylenemeyeceğine göre, mahkemece tapu kaydı nedeniyle mülkiyet hakkına değer verilerek elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 06.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Üsküdarda gayrimenkul avukatı
Emsal karar
Gayrimenkul hukuku
İnşaat Hukuku
Gayrimenkul hukuku avukatı
Gayrimenkul avukatı
Tapu iptal ve tescil davalarına halk arasında kısaca tapu davası denilmektedir. Tapu iptal ve ve tescil davası nedir, hukuki sonuçları nelerdir? Tapu iptal ve tescil davası, Türk Medeni Kanununda düzenlenmiştir. Tapu davası , tapu üzerinde gerçekten hak sahibi olup da, tapu tescilinin başkası adına yapılmış olması halinde açılabilen davalardır.
TAPU İPTAL DAVASI NEDİR?
Tapu davası, mahkemede tapuya yapılan tescilin haksız ve yolsuz olduğu gerekçesiyle iptal ve tescil talebi ile açılan davalardır. Tapu davaları gayrimenkuller hakkında açılabilen davalardır, bu sebeple bu davalarda mutlaka gayrimenkul hukukuna hakim gayrimenkul avukatından destek alınmalıdır.
TAPU İPTAL DAVALARI HANGİ HUKUKİ SEBEPLERLE AÇILABİLİR?
Tapu davası yani tapu iptal davaları hangi durumlarda hangi nedenlerle açılabilir? Kanun tapu davası açılabilmesi için hukuki sebepleri sınırlı olarak düzenlemiştir. Bunlar;
Belirtmiş olduğumuz bu sebeplerden birinin varlığı halinde tapu davasının açılması mümkündür. Bu davaların görülmesinde gayrimenkul hukuku alanında uzman gayrimenkul avukat ile beraber çalışılmalıdır. İstanbul’da avukat arayanlar bizimle iletişime geçebilirler.
Avukat Fatma Tuğçe BİLGİN
Ümraniyede avukat İstanbulda avukat arayan kişiler gayrimenkul avukat Avukat Fatma Tuğçe Bilgin ile iletişim kurunuz.