Kategori arşivi Sigorta Hukuku

ileavukatadmin

Kasko Sigortası İçtihatları

Teminat Dışı Haller Hakkında İspat Külfetinin Yer Değiştirmesi

Sigorta hukukunda söz konusu rizikonun teminat dışı olduğunu ispat külfeti sigortacıya aittir. Ancak bu külfetin sigortacı tarafından yerine getirilmesi için söz konusu kazanın gerçekleştiği yeri, zamanı ve diğer hususları sigortalı tarafından zamanında bildirmiş olması gerekmektedir. Kasko sigortası genel şartlarında “sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılma” denilmek suretiyle, maddede ifade olunan haller ile benzer haller dışında olay yerini terkin, zararın teminat dışı olmasına yol açacağı kabul edilmiştir.

Bu sebeple; gerçekleşen kazayı kaza anında değil, sonradan bildirmek sürücünün kimliğini tespiti açısından şüphe uyandırmakta ve bu durumda Yargıtay içtihatlarında ispat külfetinin yer değiştireceği kabul edilmektedir. Emsal içtihatlar şu şekildedir .

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/2295 E. , 2020/3289 K.

Davacı vekili; davalı şirketi nezdinde kasko sigortalı bulunan davacıya ait aracın, tek taraflı trafik kazası yapması neticesinde aracın ağır şekilde hasarlandığını, araç sürücüsü…’un hakkında yakalama kararı olması nedeniyle korkarak kaza yerini terk ettiğini, ancak hakkında verilmiş, bir yakalama kararı olmadığını öğrenince aynı gün Jandarma Komutanlığına gittiğini ve ekiplerin kendisini aynı gün saat 23.50’de alkol muayenesine sevk ettiğini, alkollü olmadığının belirlendiğini, hasarın ödenmesi için
sigorta şirketine yapılan başvurunun ise, talebin teminat dışı olduğu gerekçesiyle haksız biçimde reddedildiğini, davacının 14/07/2015 tarihinde aracı 19.000,00-TL bedelle sattığını, bu nedenle sovtaj değerinin düşülmesi sonucunda ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 37.000,00-TL maddi tazminatın davalı şirketinden tahsilini talep etmiştir.


Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kabulü ile 37.000,00-TL’nin 15/05/2014 tarihinden avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir .

XXX Bölge Adliye Mahkemesince; davacının kendi iddiasına göre, ifade ettiği kazanın oluş şekli ile aracın ağır hasara uğraması ve kazada üç kişinin yaralanması değerlendirildiğinde, daha sonra sürücü olduğunu ileri sürerek kolluk güçlerine müracaatı bulunan…’un dosya içerisinde mevcut ifadesinde herhangi bir yaralanmasının olmadığını belirtmesi ve aynı gün yapılan muayenesinde de herhangi bir cebir izine ve lezyona rastlanmadığının tespit edildiği gözetildiğinde, kazanın sigortalının ileri sürdüğü biçimde gerçekleştiği ve doğru ihbarda bulunduğu konusunda ciddi tereddüt meydana geldiğinden ispat yükünün yer değiştirdiği, bu nedenle araç sürücüsünün gerçekte kim olduğunu ve olay yerini zarureten terk ettiği geçerli ve somut delillerle ispat edemediğine göre.

kaza tarihinde yürürlükte bulunan ve 01/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.10 maddesi gereğince, talebin teminat dışı kaldığı gözetilerek davanın reddi gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/2 hükmü uyarınca kabulü ile XXX 5. Tüketici Mahkemesi’nin 22/05/2017 gün ve XXX- XXX sayılı kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiş.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir İlk derece mahkemesince verilen karara yönelik olarak davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine ve aşağıda dökümü yazılı 575,60 TL fazla alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 09/06/2020 gününde oybirliğiyle karar
verildi.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/6246 E. , 2019/12031 K.

Davacı vekili, davalının kasko sigorta poliçesiyle sigortaladığı davacıya ait aracın 10.05.2014 tarihinde yaptığı tek taraflı kazada ağır hasar gördüğünü, davalıya yapılan başvuruya rağmen ödenmesi gereken poliçe bedelinin ödenmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 40.000,00 TL’nin kaza tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 17.09.2015 tarihinde talebini 41.666,00 TL’ye artırmıştır.

Davalı vekili, davacıya ait aracın sürücüsünün kaza anında alkollü olması ihtimali bulunduğunu, davacının doğru ihbar yükümlülüğüne uymadığını, davacı sürücüsünün kazadan sonra firar etmiş olması nedeniyle alkollü sevk olmadığı ve sürücü değişikliği yapılmadığını ispat yükünün davacı yanda olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 41.666,00 TL’nin 40.000,00 TL’sinin 11.06.2014 temerrüt, 1.666,00 TL’sinin 17.09.2015 – ıslah tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortasının teminat kapsamını belirleyen KSGŞ A/1 maddesine göre; gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3. kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler ile fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin yol açacağı zararlar, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütününün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.

Olay tarihinde geçerli olan KSGŞ’nın A.5.10. maddesinde, “zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5,4 ve 5,5 nolu bentlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılma” denilmek suretiyle, maddede ifade olunan haller ile benzer haller dışında olay yerini terkin, zararın teminat dışı olmasına yol açacağı kabul edilmiştir.


Diğer taraftan, poliçe tanzim tarihi ve olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 1409/1. maddesi uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının
iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.

İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartlarının A.5. maddesi ve TTK 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat
yükü sigortalıya geçer.

Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya bakıldığında; araç sürücüsü olduğu ileri sürülen dava dışı …’ın, olaydan 4 gün sonra karakola giderek verdiği ifadesinde aracın yanması nedeniyle arkadaşlarının kendisini olay yerinden uzaklaştırdığını, döndüğünde ise aracın yerinde olmadığını belirttiği görülmüştür. Kaza tespit tutanağında da sürücünün firari
olduğu yazılmıştır. …’ın olaydan sonra olay yerine gelmesine karşılık aracın yerinde olmaması üzerine en yakın karakola gitmeyerek olaydan 4 gün sonra ifade verdiği ve hastane müracaatının da bulunmadığı dosya kapsamında sabittir. Bu haliyle hasarın teminat içinde olduğunun ispat yükümlülüğü sigortalıdadır.

Bu durumda, mahkemece olayın oluş şekline ve 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Kara Araçları Kasko Sigorta Genel Şartları A.5.10 maddesine göre sigortalının meydana gelen kazanın teminat içinde gerçekleştiğini ispat edememiş olmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı gerekçe ile davanın kabulüne dair karar
verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.


SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 16/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/19837 E. , 2019/8021 K.

Davacı vekili, 02.02.2014 tarihinde, davalının birleşik kasko sigortacısı olduğu, müvekkiline ait dava dışı … sevk ve idaresindeki kamyonun karıştığı ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası sonrası kamyon sürücüsünün çevredekilerin tepkisi nedeniyle ve korkuyla olay yerinden
uzaklaştığını, ertesi gün karakola gidip teslim olduğunu, kaza nedeniyle kamyonda oluşan hasar bedelinin ödenmesi için davalıya başvurulmasına karşın davalının 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Kasko Sigortası Genel Şartlarının A-5.10. maddesi kapsamında ödeme yapmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı 10.600,00 TL’nin temerrüt
tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı taraf, 02.02.2014 tarihinde gerçekleşen kazada aracının hasarlandığını, sürücünün can güvenliği nedeniyle olay yerinden ayrılmak durumunda kaldığını belirterek davalı şirketinden kasko sigorta sözleşmesi nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.600,00 TL tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.


Davalı rizikonun teminat dışı olduğunu savunmuştur. 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Kasko Genel Şartlar A.5.10. maddesi “Zorunlu haller
(tedavi ve yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeni ile uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5,4 ve 5,5 nolu bentlerindeki ihlaller nedeni ile sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması” teminat dışı hal olarak düzenlenmiştir.


Somut olayda; kamyon sürücüsü …, kazadan bir gün sonra karakola teslim olması üzerine alınan ifadesinde “olay yerindekilerden korktuğunu, şoka girdiğini ve kaza yerinden uzaklaştığını” belirtmiştir. Dosyada mevcut soruşturma belgelerinde kazanın sabah saat 04.30 civarında,
emniyet şeridine park eden iki araçtan arkadakine kamyonun çarpması suretiyle gerçekleştiği, öndeki araçta bir kişinin olduğu, kaza sonrası çevredekilerin araçta şıkışanlara yardım etmeye çalıştıkları, sürücüye yönelik bir saldırının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.

Bu nedenle, kamyon sürücüsünün can güvenliğini tehdit eder bir durumun oluşmadığı dosya kapsamında sabittir. Bu haliyle hasarın teminat içinde olduğunu ispat yükümlülüğü sigortalıdadır.

Bu durumda, mahkemece olayın oluş şekline ve 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Kara Araçları Kasko Sigorta Genel Şartları A.5.10 maddesine göre sigortalının meydana gelen kazanın teminat içinde gerçekleştiğini ispat edememiş olmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı gerekçe ile davanın kabulüne dair karar
verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 16/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

BİLGİN HUKUK VE DANIŞMANLIK

Anahtar : Avukat, Sigorta Hukuku, Sigorta davaları, Hasar Alacakları, Değer Kaybı, Kasko, Teminat Dışı Haller

ileavukatadmin

Hayat sigortasının mirasçılara ödenmesi

Bankalar ihtiyaç kredisi, konut veya araç kredisi gibi nakit kredi sözleşmelerini imzalatırken hayat sigortasını da zorunlu tutmakta, hayat sigortası primini de ödeme planına eklemektedir. Banka tarafından zorunlu tutulan hayat sigortasının mirasçılara ödenmesi de mümkün olmaktadır.

Kredi kullandıran banka banka hayat sigortası yaptırarak dolaylı yoldan kredi kullanacak olan borçlunun vefatı halinde geri ödenmeme ihtimaline karşı kendisini sigortalamaktadır.

Bankanın istediği şirketten hayat sigortası zorunlu mu ?

Bankadan kredi kullanacak kişinin hayat sigortasını bankanın istediği sigorta şirketinden yaptırmak zorunda değildir. Kredi kullanacak kişi istediği sigorta şirketine hayat sigortasını yaptırabilir.

Borçlu kredi taksitleri bitmeden vefat ederse ne olur?

Hayat sigortası banka tarafından kredi borcunun tamamı için yaptırılmaktadır. Borçlunun vefatı halinde banka borçlunun mirasçılarına karşı başvurmak yerine sigorta şirketinden bakiye borcun ödenmesini talep edebilir.

Banka tarafından kullandırılan kredi süresine uygun olarak birkaç yıllık veya 1 yıllık hayat sigortası yapılması yapılabilmektedir. Sigorta süresi içinde ölüm riskinin gerçekleşmesi, bu ölüm rizikosu teminat kapsamında olduğu için kredi borcunun sigorta şirketi tarafından ödenmesi mümkün olacaktır.

Bankanın yapmış olduğu hayat sigortası mirasçılara ödenir mi?

Hayat sigortasının mirasçılara ödenmesi

Bankanın kredi kullandırırken yaptırmış olduğu hayat sigortası, borçlunun ölümü rizikosunun gerçekleşmesi üzerine kalan kredi borcunu ödedikten sonra bakiye tazminat bedelini de sigortalı borçlunun mirasçılarına ödemesi gerekmektedir. Sigorta hukuku avukatı hayat sigortasında rizikonun teminat kapsamında olup olmadığı, mirasçılara tazminat ödemesi sağlanıp sağlanmayacağını hayat sigortası poliçesini inceleyerek değerlendirir.

Sigorta şirketi tarafından bakiye borcun ödenmesinden sonra hayat sigortasının mirasçılara ödemesi gerekir.

Hayat sigortası ödeme yapmazsa ne olur?

Sigorta şirketleri bazı durumlarda sigortalı borçlunun vefatı halinde bankaya ödeme yapmamaktadır. Bu durumda banka da bakiye kredi borcu talebini mirasçılara yöneltmektedir. Sigortalı borçlunun intiharı veya sigortalının sigortanın yapılması esnasında mevcut olan hastalığını bildirmemiş olması bu durumlara örnektir.

Hayat sigortasının mirasçılara ödenmesinin yapılması için sigorta şirketine başvuru yapılması, sigorta şirketine karşı dava açılması ve şartları mevcutsa sigorta tahkim komisyonuna başvuru yapılması gerekmektedir. İlgili şartların oluşup oluşmadığı sigorta avukatı tarafından değerlendirilebilmektedir.

Sigorta avukatı ile görüşmek için link üzerinden tarafımızla iletişime geçebilirsiniz : http://fatmatugcebilgin.av.tr/iletisim/

Sigortanın yenilenmemiş olması

Banka tarafından kullandırılan kredi vadesi 1 yıldan uzun süreli olmasına rağmen, hayat sigortasının 1 yıllık yapılması da söz konusu olabilmektedir. Bu durumda sigortalı borçlunun kredi taksitleri devam ederken 1 yıllık sigorta sürenin bitmesinden sonra vefatı halinde ihtilaf yaşanmaktadır. İlgili banka tarafından 1 yıllık sürenin sona ermesinden sonra sigortanın yenilenmemesi ve borçlunun vefatı halinde ödenmeyen kredi bedelinden kimin sorumlu olacağı sorunu doğmaktadır.

Sigortanın yenilenmemiş olmasından banka mı yoksa kredi kullanan borçlu mu sorumludur? Kredi kullanılırken hayat sigortası yapılmasındaki amaç borçlunun vefatı halinde bankayı korumaktır. İçtihatlarda sigortayı yenileme sorumluluğunun sigortalı borçluya ait olduğu, ancak yenilenmesi gerektiğine dair bildirim ve bilgilendirme yükümlülüğünün de bankaya ait olduğu kabul edilmektedir. Bu sebeple; kusur dağıtımı söz konusu olmakta ve kusur oranında tazminat yükümlülüğü doğmaktadır.

ileavukatadmin

Konut Kredisi ve Zorunlu Deprem Sigortası

Deprem sigortası – Dask

Konut kredisi kullanılarak satın alınan taşınmazlarda Dask sigortasının yapılması ve süresi dolduğunda yenilenmesi önem taşımaktadır. Aksi halde deprem vs doğal afet sebebiyle kredi kullanılarak alınan taşınmazın zarara uğraması halinde ihtilaflar doğabilmektedir. Deprem sigortası avukatı deprem sigortası sebebiyle doğacak ihtilafların çözümlenmesinde bulunmalıdır.

Sigortanın yenilenmemiş olması halinde zarar kime aittir?

Konut kredisi kullanılarak alınmış bir taşınmaz deprem sebebiyle zarara uğramış olabilir. Zararın dask teminat süresinde gerçekleşmesi halinde zararın sigorta şirketi tarafından karşılanması gerekir. Dask süresinin dolmuş ve sigorta yenilenmeksizin bir zarar doğmuş olursa, bu zarar kim tarafından karşılanacaktır?

Banka kuruluşu ile kredi kullanan arasında düzenlenen kredi sözleşmesinde sigortaya ilişkin düzenlemeler bulunabilir. Ancak; tüketici tarafından müzakere edilme imkanı olmaksızın tek taraflı olarak hazırlanan kredi sözleşmeleri genel şart niteliğini taşımakta ve haksız şart denetimine de tabi olmaktadır. Dolayısıyla kredi sözleşmelerine kredi kullanan aleyhine eklenmiş olan bazı maddeler haksız şart denetiminden geçerek geçersiz kabul edilebilir.

Örneğin; kimi kredi sözleşmelerinde teminat olarak gösterilmiş olan malvarlığına ilişkin zorunlu sigortayı yapma yükümlülüğünün kredi kullanana ait olduğu ve bankanın sigorta yenilenmesine ilişkin hatırlatma, bildirimde bulunma yükümlülüğünün bulunmadığı düzenlenebilmektedir. Oysa ki; Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği’nin 5. maddesi ile bankaların kredinin kullandırılması sırasında zorunlu sigortaların yapılıp yapılmadığını kontrol etme ve yenilenme süreleri içerisinde bildirim ve bilgilendirme yapmakla yükümlü tutulmuştur. Bankanın tüketiciye imzalatacağı kredi sözleşmesi ile bu yükümlülüğünden kurtulma imkanı bulunmamaktadır. Bu tür maddeler yargılamada haksız şart olarak değerlendirilip geçersiz kabul edilebilmektedir.

Madde 5- “(1) Kredi kuruluşları verdikleri kredilerle ilgili olarak kredi kullandırılması esnasında, Kanunun 13 üncü maddesinin ikinci fıkrası kapsamında zorunlu sigortaların yaptırılması hususunu kontrol eder. Bu sigortalar yaptırılmamış ise kredi kullanandan söz konusu sigortaların yaptırılması talep edilir.
 (2) Zorunlu sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir”

Bankanın sigorta yenileme bildirimini yapmaması halinde sorumluluğu

Bankanın sigorta süresinin dolması halinde yenilenmesi gerektiğine ilişkin bildirim ve bilgilendirmeyi yerine getirmemesi halinde söz konusu malvarlığının zarara uğraması sebebiyle sorumluluğu doğacaktır. Bu yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat külfeti de bankaya aittir. Sigortanın yenilenmemiş olması halinde ortaya çıkan zarardan tamamıyla banka mı sorumlu olacaktır, yoksa sigortanın yenilenmesi konusunda ihmali bulunan malikin de sorumluluğu bulunmakta mıdır?

Yargıtay bu durumlarda sigortanın yenilenmesinde malikin de özen yükümlülüğünü ihlal etmiş olduğunu, bu sebeple malikin de kusurlu olduğunu kabul etmektedir. Bu konuda deprem sigortası avukatı ile görüşmenizi tavsiye ederiz.

Örnek kararlar

“DASK sigortasını yapan başka bir sigorta şirketi olsa da, davalı bankanın zorunlu olan bu sigortanın da yenilenmesi için davacıya bilgilendirme yapması gerektiğinden, davalı bankanın burada kusuru vardır. Ne var ki, davacı sigortalının da zorunlu olan DASK sigortasının süresinin dolup dolmadığını takip etme ve sigortayı yeniletme konusunda kendisine düşen özen yükümlülüğünde müterafik kusuru vardır. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgular göz önüne alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.” (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/22524 E.  2019/10375 K. 23/10/2019)

“Davacı, davalı bankadan konut kredisi kullanarak konut satın aldığını, kredinin kullanımı sırasında davalı banka aracılığıyla dava dışı … Sigorta şirketi muhatap kılınarak DASK yaptırdığını, ancak sigorta süresi bitince bankanın sigortayı yenilemediğini, konutun 23.10.2011 ve 09.11.2011 tarihinde meydana gelen depremlerde hasar gördüğünü, ancak sigorta süresinin bitmesi nedeniyle zararın ödenmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı banka vekili, DASK poliçenin yenilenip yenilenmemesi hususunun davacının sorumluluğunda olduğunu, sigortayı yenileme yükümlülükleri olmadığı gibi herhangi bir başvuruda da bulunulmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava DASK poliçesinin yenilenmemesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda, davacıya ait konut için davalı bankadan 29.04.2009 tarihinde konut kredisi kullanıldığı, 29.04.2009-29.04.2010 tarihleri arasında … Sigorta aş. ile ve 29.04.2010-29.04.2011 tarihleri arasında da …,… A.Ş. ile davacı arasında zorunlu deprem sigorta poliçesi düzenlendiği, bu tarihten sonrası için herhangi bir zorunlu deprem sigorta poliçesinin mevcut olmadığı anlaşılmış, Van ilinde 23.10.2011 ve 09.11.2011 tarihlerinde meydana gelen deprem nedeniyle dava konusu taşınmaz hasar görmüştür.
Davacı ile davalı banka arasında düzenlenen kredi sözleşmesinin 16. maddesinde ‘‘….Müşteri ve Kefil/Kefiller, açılacak kredi sebebiyle Banka’ca belirlenecek şartlar üzerinden kredi taksitleri ve krediden doğan her türlü borç tamamıyla geri ödeninceye kadar Bankanın gerekli göreceği her türlü tehlikelere/rizikolara karşı Bankaya rehnedilen her türlü taşınmazları tüm masraf ve primleri kendisine ait olmak üzere, dilediği bir sigorta şirketi nezdinde Banka lehine sigorta yaptırmayı/yapılmasını ayrıca ipotek tesis edilen taşınmaz için Zorunlu Deprem Sigortası’nı yaptırmayı, süresi biten poliçeleri yenilemeyi, daha önce sigorta yapılmış olması ve bu sigortanın vade, tutar ve diğer özelliklerinin Bankaca belirtilen şartları haiz olması halinde sigorta poliçelerini Bankaca bir zeyilname ile ciro ve devretmeyi, süresi sona eren poliçelerin yenilenmesinde Banka’nın yetkili olduğunu, poliçelerde Banka’nın dain ve mürtehin sıfatıyla kayıtlı olmasını, teminatların değerinde her ne sebeple olursa olsun tamamen veya kısmen değer kaybı halinde sigorta bedelinin Bankaca sigorta şirketinden alınmasını ve kredi borçlarına mahsup edilmesini, sigorta şirketi ile tazminat konusunda anlaşmazlığı çözümü için Banka’ca açılacak dava ve takip masraflarının tümünün kendilerine ait olduğunu, sigortanın yaptırıldığı sigorta şirketine ihbar, prim ödeme vs. tüm z
karşı sorumlu olduğunu, sigorta bedelini karşılamadığı takdirde kalan miktar için talep tarihinden itibaren 5 işgünü içinde Bankaca kabul edilecek yeni teminat vermeyi veya bu miktarı def’aten ödemeyi, ipotek edilen taşınmazın hasara uğraması halinde Bankanın sigorta sözleşmesi hükümleri doğrulusunda sigorta bedelini almak için gerekli her türlü işlemi müşterinin rızası olmaksızın açmaya ve bedelini almaya yetkili olduğunu kabul ve taahhüt ederler.
Müşteri ve/veya kefiller tarafından vade tarihinde yenilenmeyen poliçelerin Bankaca yenilenmesi yetkisi, Banka için hiçbir mecburiyet teşkil etmez ve bundan dolayı bankaya hiçbir sorumluluk yüklenemez…’’ hükmü yer almaktadır.
Mahkeme, taşınmaz malikinin zorunlu deprem sigortasını yaptırmakla yükümlü olduğu, taşınmaz malikinin, söz konusu yükümlülükleri yerine getirmemesinden doğan rizikolardan da bizatihi sorumluğunun bulunduğu, taşınmaz için konut kredisi kullandıran Ziraat Bankası’nın söz konusu rizikodan sorumlu olabilmesi için bu hususta açık bir yasa veya sözleşme hükmünün bulunması gerektiği, taraflar arasında akdedilen konut kredisi sözleşmesinde Ziraat Bankası’nın söz konusu rizikoyu üslendiğine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı, bunun yanı sıra Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortaları Uygulama Esasları Yönetmenliğinin 5/2 madde ve fıkrasının kredi kuruluşu için öngördüğü bildirim yükümlülüğü yasal bir zorunluluğu ifade etmeyip sigortanın yaptırılmasına yönelik bir önlem niteliğinde olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan Hayat Sigortası Hazine Müsteşarlığı’nın 17.01.2009 tarih ve 27113 sayılı Resmi Gazete’de yayınladığı Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği’nin 5. maddesinin 2. fıkrasında zorunlu sigortalarda kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğunun kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun ise kredi kuruluşuna ait olacağı düzenlenmesi yer almaktadır.
Her ne kadar, DASK sigortasını yapan başka bir sigorta şirketi olsa da, davalı bankanın zorunlu olan bu sigortanın da yenilenmesi için davacıya bilgilendirme yapması gerektiğinden, davalı bankanın burada kusuru vardır. Ne var ki, davacı sigortalının da zorunlu olan DASK sigortasının süresinin dolup dolmadığını takip etme ve sigortayı yeniletme konusunda kendisine düşen özen yükümlülüğünde müterafik kusuru vardır. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgular göz önüne alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
“(Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/3851 E.  ,  2020/4352 K. 17/09/2020 )

Trafik kazaları sebebiyle meydana gelen hasar bedeli ve değer kaybı gibi zararların sigorta şirketinden talep edilmesi hakkında yazımız : http://fatmatugcebilgin.av.tr/2019/07/29/arac-deger-kaybi-hasar-tazminati-sigorta-avukati/

Sigorta hukukunda uzman avukat

Zorunlu deprem sigortasının teminat süresi kapsamında gerçekleşen riziko sonucunda doğan zararlar dask yapılan sigorta şirketi tarafından ödenmemesi halinde sigorta hukukunda uzman avukata başvurulması, sürecin sigorta avukatı tarafından yürütülmesinde fayda bulunmaktadır. Deprem sigortası avukatı, sigorta hukukunda uzman avukattır. Sigorta hukukunda uzman avukat ve sigorta hukukunda uzman arabulucudan randevu almak için iletişime geçebilirsiniz.http://fatmatugcebilgin.av.tr/iletisim/

BİLGİN HUKUK BÜROSU

ARABULUCU AVUKAT FATMA TUĞÇE BİLGİN

ileavukatadmin

Çeşitli Hakem Kararları

Zorunlu trafik sigortası ve kasko kapsamına giren zararların sigorta şirketinden tahsili amacıyla Sigorta tahkim komisyonuna başvuru yapılarak uyuşmazlığı çok kısa sürede sonuçlandırmak mümkündür. Mahkemelerde ticari dava açamadan evvel arabuluculuk yoluna başvurmak zorunlu olmakla beraber, sigorta tahkim komisyonuna başvurmadan önce arabuluculuğa başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır. Sigorta tahkim komisyonu bir alternatif yargı mekanizması olduğundan yargının yükünü hafifletme ve uyuşmazlığı kısa sürede sonuçlandırma yükümlülüklerini yerine getirdiklerinden yine bir başka alternatif uyuşmazlık çözüm yolu olan arabuluculuk yoluna başvurma gereği de bulunmamaktadır. Elbette ki taraflar isterlerse sigorta tahkim komisyonuna başvurmadan önce veya uyuşmazlığa başvurduktan sonra da ihtiyari olarak arabulucuya başvurabilir, arabuluculuk müzakereleri yapabilirler. İzah etmek istediğimiz yalnızcadava şartı kapsamında bir zorunluluk bulunmadığıdır.

Sigorta tahkim komisyonuna yapılan başvurularda sigorta hakemleri ve hakem heyetleri kararlarını Sigorta hukuku mevzuatı ve genel hükümlerinin tümünü dikkate alarak vermektedir. Bu kapsamda sigorta tahkim komisyonunun bazı örnek kararlarını inceleyelim.

03/03/2020 Tarih 2020/17908 Sayılı Hakem Kararı (Kasko) ; “Dosya konusu talep, başvuranın geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle maruz kaldığı durumdan kaynaklanan manevi tazminatın davalı sigorta şirketince ödenmediği iddiasıdır. Somut uyuşmazlıkta manevi tazminat talebiyle Komisyon nezdinde takipte bulunan XXX ve çocukları ülkemizde dava açan yabancı gerçek kişi konumunda olduklarından uyuşmazlık konusunun öncelikle bu minvalde değerlendirilmesi gerekli görülmüştür. Bilindiği üzere, Türk Hukukunda kişilerin hak arama özgürlüklerini kullanmaları herhangi bir sınırlandırmaya tâbi tutulmamıştır. Ancak bazı istisnai durumlarda dava açan veya takip hakkını kullananların önceden belirlenen bazı özel yükümlülükleri yerine getirmesi şart koşulabilmektedir. Bu istisnai şartlardan biri de teminat gösterme yükümlülüğüdür. Alacaklının takipte haksız çıkması halinde borçlunun uğrayacağı muhtemel zararların istenebilmesinin zor veya imkânsız olacağı zannedilen bazı özel durumlarda kanun koyucu tarafından teminat gösterilmesi gerekli görülmüştür…

..Nitekim, 5718 sayılı MÖHUK madde 48/1’e göre; “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. MÖHUK’ta teminat gösterme yükümlülüğü konusunda “yabancılık” ölçütü esas alınmıştır. Buna karşın davalının veya kendisine karşı takibe girişilen karşı tarafın vatandaşlığı, bu madde kapsamında da bir öneme sahip değildir. Anılan maddede öngörülen teminat hususu takip yapmanın ön koşulu olup bu durumun mahkemelerce resen gözetilmesi gerekmektedir. Yukarıdaki bilgiler çerçevesinde, başvurunun HMK 114 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü uyarınca, başvurunun diğer yargı yollarına başvurulması suretiyle çözüme kavuşturulması mümkün olduğundan, ayrıca Heyetimizce tespit edilen bu eksikliğin de HMK m.115/2 gereğince yerine getirilmesinin Komisyonun mevcut yapısı ve imkanları dahilinde mümkün olamaması nedeniyle başvurunun usulden reddedilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. “

Örnek kararda sigorta hekemi, başvurucunun yabancı olması ve MÖHUK m. 48 hükmünde düzenlenen ‘Türk mahkemelerinde dava açan, davaya katılan ve icra takibi başlatan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin, yargı giderleri için karşı tarafın muhtemel zararını karşılayacak teminat gösterme zorunluluğuna’ ilişkin hükmüne istinaden başvuru esnasında teminat gösterilmemiş olması sebebiyle başvurunun usulden reddine karar vermiştir. Kanaatimizce usuli eksikliğin giderilmesi için süre verilmesi, eksikliğin tamamlanmaması halinde usulden red kararı verilmesi daha isabetli bir karar olurdu.

13/02/2020 Tarih 2020/14120 Sayılı Hakem Kararı (Kasko) ; Kasko poliçesinde yer alan çekici bedeli teminatının kapsamının değerlendirilmesi hakkında bir sigorta tahkim komisyonu hakem kararı; “Poliçede, davalı sigortacının red sebebi olan “en uygun noktaya çekilme” şartının bulunmadığı, bu nedenle sigortalı aracın uygun noktadan daha uzak bir noktaya çekilmiş olmasının somut olaydaki çekici tarafından sağlanan hizmet bedelinin karşılanmaması sonucunu doğurmayacağına kanaat getirildiğinden ..” Poliçede yer alan teminatın kapsamını daraltan hususların sigorta poliçesinde açıkça yer alması gerekmektedir.

19/07/2019 Tarih 2019/86929 Sayılı Hakem Kararı -Ferdi Kaza Başvuruda hakem tarafından başvurucu tarafından hasar onarım bedeli ve değer kaybının tespiti için kendi eksper incelemesi yaptırılmasının yasal bir hak olduğu ve eksper ücretini karşı taraftan talep edebileceğine dair kararı.

“Başvuru sahibi vekili tarafından talep edilen ekspertiz ücretinin; Zarar gören aracında oluşan değer kaybının saptanması için 5684 Sayılı Sigortacılık Yasası’nın 19’uncu maddesi gereğince kendi eksperini tayin etmiş ise zarar gören tarafından ödenen eksper ücreti için de TTK Md 1426 maddesi dikkate alındığında, başvuru sahibinin tek taraflı ve serbestçe sigorta eksperi atamasına gitmesi iyi niyetli ve yasal hakkını kullanması olarak değerlendirilmiş, Hazine Müsteşarlığı tarafından 28.08.2015 tarih (2015/34) sayılı genelge ile yayınlanan ve Sigorta Eksperleri Atama Yönetmeliği’nin 12/b maddesi gereği yıllık olarak güncellenen “2019 yılına ait Ekspertiz Ücretleri Rehber Tarifesinin” Motorlu Araçlar kısmında; Binek, Hafif Ticari ve Motosiklet için, 217,95 TL’den az ve 968,63- TL’den fazla olmamak üzere tespit edilen hasar tutarının %1,5’ine KDV ilavesi suretiyle bulunacak rakam olacağı, işbu durumda tarifeden fazla olmaması gerekeceğinden 217,95 TL KDV olmak üzere 257 TL ekspertiz ücretinin talep edilebileceği görüş ve kanaatine varılmıştır. “

Sigorta tahkim heyetinin kararlarına ulaşmak için ve sigorta tahkime başvuru için gerekenler hakkında http://www.sigortatahkim.org/

BİLGİN HUKUK BÜROSU

Avukat Fatma Tuğçe BİLGİN

Sigorta hukuku, hasar onarım bedeli, araçta değer kaybı, sigorta şirketine başvuru, tahkim

Sigorta tahkim komisyonuna başvuru , sigorta avukatı, sigorta hukuku

ileavukatadmin

Rizikonun teminat kapsamı dışında kaldığını ispat yükü sigorta şirketindedir.

Sigorta Hukuku

Sigorta hukuku Türk Ticaret Kanunu’nda bir kitap olarak hükümler olarak düzenlenmekle birlikte, Sigortacılık Kanunu ile de düzenlenmiştir. Sigorta hukuku mevzuatı dağınık olarak kanun hükümleri, yönetmelikler ve ilgili sigorta genel şartları sayılabilir.

Sigorta hukukunda sigorta sözleşmesinde öngörülen risklerin teminat kapsamına girmediğini ispat külfeti sigorta şirketine aittir. TTK m.1409 hükmü bu hususu açıkça belirtmiştir: “Sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir.”

İnşaat Sigortası

İnşaat All Risk Sigortası

İnşaat sigortası veya İnşaat all risk sigortası da denilen sigorta türü inşaat firmaları tarafından şantiye alanı içinde yer alan değerleri teminat altına alan bir sigorta türüdür.

İnşaat Sigortası Genel Şartları A.4 maddesinde teminat kapsamı dışında kalan hususlar belirtilmiştir.

İnşaat Sigortası teminat kapsamı nelerdir?

İlgili maddenin d) bendinde inşaatla alakalı tüm hava ve kara nakil vasıtaları ile yüzen araçlar teminat kapsamı dışında bırakılmıştır. ğ) bendinde ise kamu otoritesi tarafından yapılan tasarruflar sebebiyle teminat kapsamındaki mal veya değer zarara uğrarsa bu zarar teminat kapsamı dışında tutulmuştur. sigorta şirketleri tarafından çok sık olarak ileri sürülen diğer bir teminat dışı sebep ise malzemenin bozukluğundan, ayıbından veya kusurlu işçilikten kaynaklanan zararlardır. Bu husus da A.4 maddesinin ı) bendinde düzenlenmiştir. İnşaat Sigortası Genel Şartlarında yer alan diğer teminat dışı durumlar için ; https://www.tsb.org.tr/insaat-sigortasi-genel-sartlari-butun-riskler.aspx?pageID=487

Sigorta şirketleri her ne kadar zararın kusurlu işçilikten kaynaklandığını ileri sürerek ödemeden imtina etse de, bu durumda dava açıldığı takdirde ispat külfeti sigorta şirketindedir. Sigorta hukuku ispat külfetini sigorta şirketine yüklemiş, bu konuda avukat desteği yargılamada önem taşımakta.

Bu konuda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/6541 E., 2017/5254 K. sayılı kararı; “6762 sayılı TTK’nın 1278. ve 1281/2. maddesi gereği hasarın teminat dışı bir halden vuku bulduğunu ispat yükü işbu davada davalı tarafın üzerinde ise de davalı taraf savunmasını ispata yarar herhangi bir delil sunmamıştır. Meydana gelen çökme sonrası alınan eksper raporu ve dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da hasarın hangi sebeple gerçekleşmiş olduğuna dair somut tespitler yapılmamış, varsayımsal olarak, herhangi bir dış etki veya doğal afet olmaksızın gerçekleşen hasar işçilik ve malzeme kusuruna bağlanmıştır. Bu durumda, davalının savunması ispata muhtaç iken, olmayana ergi yöntemi kullanılarak hasarın işçilik veya malzeme hatasından kaynaklandığı sonucuna varılan ve bu yönüyle somut tespitler içermeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir..”

Av. Fatma Tuğçe BİLGİN

Sigorta avukatı

ileavukatadmin

TRAFİK KAZALARINDA TEDAVİ GİDERLERİNDEN SGK SORUMLUDUR.

13/2/2011 tarihli 6111 sayılı kanunla Karayolları Trafik Kanunu 98.maddesinde yapılan değişiklik ile birlikte, trafik kazalarından kaynaklanan tedavi giderleri SGK’nın sorumluluğuna girmiştir.İlgili madde fıkrası şu şekildedir;
“Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.”
SGK’nın sorumluluğunda olması için, tedavi giderlerinin belgeli olması gerekmektedir. Belgesiz olan tedavi giderlerinden sigorta şirketinin de, işleten ve sürücünün de sorumlulukları devam etmektedir. Bu sebeple; trafik kazası sebebiyle açılacak tazminat davalarında, alacak kalemlerinden SGK’nın sorumluluğunda olanları sağlıklı bir şekilde ayırt etmek önem taşımaktadır. Sigorta şirketinin, işletenin ve sürücünün belgesiz tedavi giderleri dışında, diğer maddi ve manevi zararlardan sorumluluğu devam etmektedir. Sigorta poliçesinde manevi tazminat klozu bulunmuyorsa, bu zarardan işleten ve sürücü sorumlu olacak, sigorta şirketinin sorumluluğu doğmayacaktır.
Trafik kazası sebebiyle uğranılan zararların tazmini için, tazminat hukukunda uzman bir avukat desteği alınmasında fayda vardır.

Trafik kazası sebebiyle tazminat davaları hakkında..


Av. Fatma Tuğçe BİLGİN

ileavukatadmin

SİGORTA ŞİRKETİNE KARŞI AÇILACAK DAVALARDA DAVA ŞARTI ARABULUCULUK

Trafik kazası sebebiyle sigorta şirketine yapılan başvuru ve tüm evrakların teslimine rağmen, sigorta şirketi ödeme yapmamış ise, trafik kazası sebebiyle zarar görenin sigorta tahkim komisyonuna başvurması veya sigorta şirketine karşı dava açması gerekmektedir.

Sigorta hususu Türk Ticaret Kanunu hükümlerinde düzenlenmiş olmakla (sigorta hukuku), aynı kanunun 4/1-a maddesinde tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, TTK ‘da öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı düzenlenmiştir. Bu sebeple; sigorta şirketine karşı trafik kazasından doğan zararların tazmini talebi ile sigorta poliçesine istinaden açılacak davalarda Ticaret Mahkemeleri görevlidir.

7155 sayılı kanunile TTK’ya eklnen 5/A maddesi ile ticari davalarda da arabuluculuk dava şartı olarak getirilmiştir. Yani parasal taleplerle açılacak ticari bir dava söz konusu ise, dava açmadan önce arabulucuya başvurulmuş ve sonuçlandırılmış olması gerekmektedir.

Sigorta şirketine karşı açılacak davalar da ticari dava olduğu için, sigorta şirketine karşı dava açmadan önce arabulucuya başvurulmuş ve arabuluculuk müzakerelerinin sonuçlandırılmış olması gerekmektedir.

Sigorta tahkim komisyonuna başvurunun mümkün olması ve bu yolun tercihi halinde, arabuluculuğa başvuru zorunluluğu yoktur.

Trafik kazası sebebiyle maddi ve manevi zararların tazmini sebebiyle dava açılmak istenmesi halinde sigorta hukuku uzmanı bir tazminat avukat ve sigorta avukat ile beraber çalışılmasını, hukuki destek alınmasını tavsiye ederim.

Avukat Fatma Tuğçe Bilgin

Ümraniyede avukat ile görüşmek için randevu alabilirsiniz.

ileavukatadmin

Hasar Tazminatı ve Araç Değer Kaybı

Sigorta Tahkim Komisyonuna Başvuru, Sigorta tazminat davaları ve Trafik kazası tazminat davaları

Trafik kazasının sonucu aracı kullanan, araç sahibi veya araçta bulunan diğer kişilerin pek çok zararı doğabilmektedir. Bu zararları araçta hasar meydana gelmesi, değer kaybının tazmini talebi ile açılan sigorta tazminat davaları uzman bir sigorta avukat desteği alınmadan açılırsa hukuki hatalar sebebiyle hak kaybı oluşabilmektedir. Bu sebeple trafik kazası sebebiyle  sigorta tazminat davası açılırken mutlaka sigorta avukat ile çalışılmalıdır.

Hangi zararlar kaskodan talep edilir ?

Trafik kazası sonucunda meydana gelen zararların kimin hangi sigortasından talep edilebileceği meselesi hatalara sebep olabilmektedir.

Trafik kazasının meydana gelmesinde kusurun kimde olduğu ve kusur oranının tespiti önemlidir. Bu husus trafik kazası tespit tutanağı ile tespit edilir ve sigorta tazminat davasında veya sigorta tahkim komisyonuna yapılan başvuruda bu tutanak esas alınır. Bu sebeple tespit tutanağı imzalanırken dikkatli olunmalıdır.

Hangi zararlar trafik sigortasından alınır?

Trafik kazası sonucunda araçta meydana gelen hasar, değer kaybı ve ödenen onarım bedelinin karşı tarafın kusurlu olması halinde, bu zararların karşı tarafın zorunlu mali sorumluluk sigortasından talep edilmesi gerekir. Eğer her iki taraf da kusurlu ise, sigorta şirketinin kusur oranına göre zarar ödemesi yapması gerekir. Eğer kusurun tamamı zarara uğramış olan tarafa aitse, bu taraf zararlarını ancak kendi kasko sigortacısından talep edebilir.

Yaralanmalı bir trafik kazası söz konusu ise, yaralanma sebebiyle uğranılan maddi zararların tazmini, yine karşı tarafın kusuru oranında, karşı tarafın zorunlu mali sorumluluk sigortasından talep edilebilir. Karşı tarafın mali sorumluluk poliçesinde manevi zarar klozu da bulunuyorsa yine manevi zararlar da bu sigorta şirketinden talep edilebilir.

Ölümlü trafik kazasında sigorta tazminat öder mi ?

Ölümlü kaza halinde ölen kişinin yakınları tazminat talebinde bulunabilir, maddi zararlarının haricinde manevi tazminat ve ayrıca destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler.

Sigorta ne kadar sürede hasar ödemesi yapar? Değer kaybı ödenir mi?

Zararlarının karşılanmasını talep eden kişi tarafından, tüm belgelerle beraber sigorta şirketine başvuru yapılmasına karşın ödememiş, 15 gün içinde de cevap vermemiş ise sigorta hukuku hükümlerine göre sigorta avukatı ile yasal hak arama yollarına başvurulabilir.

Sigorta tahkim komisyonuna nasıl başvururum ? Hasar tazminatı nasıl alınır ?

Sigorta şirketine kaza tespit tutanağı, ruhsat, ehliyet fotokopileri, ölümlü veya yaralamalı ise hastane raporları, onarıma ilişkin faturalar gibi kazaya ilişkin evraklarla beraber bir talep dilekçesi ile başvurulur.

Sigorta tahkim komisyonuna başvurmak için bu gibi evrakların yanı sıra, başvuru öncesinde delil tespiti yaptırılmış ise, bu tespite ilişkin eksper raporu, epikriz raporları, iş göremezlik raporları vs. kazanın sebep olduğu her bir zararı belgelendirecek nitelikteki delillerin başvuru evrakları ile beraber sunulması gerekmektedir.

Sigorta avukatı süreci nasıl etkiler ?

Sigortaya başvurmak için hangi evraklar gerekir ?

Trafik kazası sebebiyle ölümlü veya yaralanmalı trafik kazası meydana gelmişse maddi, bedeni ve manevi zararların tazmini talebiyle sigorta şirketine başvuru söz konusu olabilecektir. Araçta meydana gelen değer kaybı veya hasar tazminatı talebi ile sigorta şirketine başvurulacak ise buna ilişkin evraklar hazırlanmalıdır.

Sigorta şirketine başvururken sigorta avukatı gerekli midir?

Trafik kazasından sonra sigortaya başvuru işlemleri yapılırken de, hasarın tespiti yapılırken de, değer kaybı hesaplaması yapılırken ve sigorta tahkim komisyonuna başvuru işlemleri yapılırken de mutlaka, sigorta avukatı ile beraber çalışılmalıdır. Zira; söz konusu süreç tamamıyla hukuki ve teknik bilgiler gerektiren hukuki bir süreç olduğundan, trafik kazası avukatı ile beraber çalışmak avantaj sağlayacaktır.

Sigorta avukatı ve hasar danışmanlık hizmeti

Sigorta hukuku avukatı, hasar avukatı ile çalışılması halinde olası hatalar sebebiyle hak kayıpları engellenmiş olacaktır. Sigorta hukuku avukatı hasarınızın tespitinde de yol gösterecektir.

Sigorta avukatı ile iletişime geçmek için sayfamızı ziyaret ediniz, randevu oluşturunuz : http://fatmatugcebilgin.av.tr/iletisim/

Sigorta şirketine karşı sigorta hukuku hükümlerine göre sigorta davası açılması veya sigorta tahkim komisyonuna başvuru yapılması mümkündür. Sigorta tahkim komisyonu başvuruları çok daha kısa sürede sonuçlandırmaktadır. Sigorta tahkim komisyonu önüne gelen başvuruda ön inceleme olarak, sigora tahkim komisyonuna başvuru yapılıp yapılmadığını, bu uyuşmazlık hakkında daha önce dava açılmış olup olmadığını inceler.

Sigorta tahkim komisyonu web sitesi : http://www.sigortatahkim.org.tr/

Av. Fatma Tuğçe BİLGİN